
TEŞEKKÜR VE KINAMA
Güler Ruhsar AKTAŞ
Geçtiğimiz gün yayımlanan köşe yazımda Yeni Şafak Gazetesi Yazarlarından Sevda Türküsev isimli köşe yazarı’nın katıldığı bir televizyon programında sarfettiği “Cezaevlerindeki tutuklu mahkûmlar benim vergimle aç karnını doyuruyorlar, yatıyorlar” cümlesine cevap vermiştim. Aslında yaşadıklarımızın belki de sadece onda birine değindim. Bu cevabı yazarken amacım farkındalık oluşturmak ve Sevda Hanım’ın konu hakkında bilgi sahibi olup söylediği sözleri öyle sarf etmesini sağlamaktı. Bu kadar dertli olduğumuzu biliyordum lakin bu yazının toplumun bir kesiminden bu kadar ilgi ve alaka görmesini düşünmemiştim. Yazım yayımlandıktan hemen sonra www. onuncuköy isimli tutuklu hükümlülerin haberlerine yer veren sitede birinci haber olarak yayına girdi. Onun ötesinde sosyal ortamda birçok insan tarafından duygularımıza ses oldun diye teşekkürlerle karşılandı. Ve en önemlisi gazeteci meslektaşlarım da konuya duyarsız kalmadılar ve köşe yazımı haberleştirip sütunlarında geniş yer verdiler. Konuya duyarlılık gösterip dikkatle irdeleyen okuyan paylaşan ve farkındalık yaratan kısaca bizi ötelemekten ziyade anlamaya anlatmaya çalışan herkese ve Deniz Postası Gazetesi Genel yayın yönetmeni ve haber merkezi çalışanlarına ve sosyal ortamda desteklerinden dolayı da Türk Kadınlar Birliği Başkanı Ayşe Gemici Uzunlu hanımefendiye ayrıca teşekkür ediyorum. Dün ne söylediysem haksızlığın karşısında tek başıma da kalsam nasıl susmadıysam bundan sonra da toplumsal olaylarda kadın sorunlarında susmayacağımın bedeli ne olursa olsun bilinmesini ayrıca isterim.
Bütün bunların ötesinde dün gazetemize yapılan çirkin saldırıya da değinmek istiyorum. Dün haber merkezimizden bir arkadaşımla haber yapmak için hastane caddesine giderken yolda bir eczanenin camında Arapça yazılı bir kağıt gördük. Arkadaşımla gayri ihtiyari haber çıkarabiliriz diye düşündük. Ve içeri girerek bu camda asılı yazıda ne var diye sordum. Onlar da Suriyeli’lere ilaç verilir yazıyor dediler. Buraya kadar her şey normaldi. Dışarıda olan arkadaşım fotoğraf çekti iki kare ve biz fotoğraf alıyoruz bundan diyerek bilgilendirme gereği duydum. Nerden duydum duymaz olsaydım. O hışımla dışarı çıkan ecza teknisyeni genç adam arkadaşımın üzerine yürümeye çekme kardeşim diye bağırmaya başladı. Arkadaşım doğal olarak burası kamuya açık alan neden çekim yapamayım ki madem sakıncalı bir durum var neden o yazıyı asıyorsunuz diye sordu. İşte ne olduysa tam o anda oldu. Ecza teknisyeni eleman küfür mahiyetindeki o el hareketini yaparak sırıttı ve al bunu da çek o zaman diye agresif tutumunu sürdürdü. Arkadaşım da normal olarak deklanşörüne basarak bize karşı yaptığı bu tutumunu fotoğrafladı. O sırada içeriden çıkan eczane sahibi hanımefendi neden çekim yaptığımızı sordu özür dilemek yerine biz de bunun ne sakıncası olabileceğini sorduk eczaneler reklam yapamaz bu reklama girer dedi. Biz de haberde zaten eczane ismini vermeyeceğimizi belirterek fotoğrafı göstererek bu saldırının çok çirkin olduğunu söyledik. O da bize benim elemanımın saldırısı kabul edilemez ama sizinki de kabul edilemez diye gazetecilik dersi verdi. Evet, dünkü olay aynen böyledir. Basına gün günden tepki gösteren insanlar bakın bugün gelinen noktada herkesin basına ihtiyacı olduğu ortaya çıkmıştır. Yani bugün hareket çektiğiniz basın yarın haksızlığa uğradığınızda yine sizin sesinizi duyursun diye başvuracağınız adres olacaktır. Haber Merkezimize ve şahsımıza yapılan bu çirkin ötesi saldırıyı kınıyorum. Ayrıca Konuya duyarlılık gösterip sosyal ortamda tepkisini dile getiren ve eczane sahibini bizden özür dilemeye çağıran Eczacı Ayşe Gemici Uzunlu’ya da kurumum adına şahsım adına bir kez daha teşekkür ediyorum.