
NAZİ'Lİ MEMLEKET HALİ !
Güler Ruhsar AKTAŞ
Yine çok karıştık yine çok karıştırıldık yine enteresan gündemlere gark olunduk.
Kürtajdı, sezeryandı, derken geldik doğum kontrolüne…
Yani bir nikâh töreninde kullanılan "Bu ülkede yıllarca bir doğum kontrolü ihaneti yaptılar ve neslimizi kurutma yoluna gittiler" cümlesinden bahsediyorum.Bunun yeri orası mıdır falanı geçelim de başka bir sosyal boyutu var bu mevzuunun.
Aslında benim kişisel kanaatim doğum kontrol için geç bile kalınmıştır, Çünkü daha erken olsa bazılarıyla uğraşmak zorunda kalmayacaktık. İnsanlar eğer ki yeterince ekonomik güce sahip olsalar herhalde neslin kurutulma yoluna gitmezler.
Ayrıca bu kadar insan gelir düzeyinden şikâyetçiyken, yaşam standardından şikâyetçiyken, geleceğe bu kadar umutsuz bakarken ki mutlu azınlıktan bahsetmiyorum, mutsuz çoğunluktan bahsediyorum.
Atanamayan onca işsiz insan varken, öğretmenler ikinci bir iş yaparken, asgari ücretle ay sonunu nasıl getireceğini düşünen onca insan varken, sokaklarda gencecik insanlar öldürülürken, cezaevlerinde kapasitenin iki katı yatan mahkûmlar varken. Çocuklar diyorum yani babasız kadınlar kocasız kalırken, kimse adalete güvenmezken, insanlar balyoz, Ergenekon, paralel diye fişlenirken pardon da nesil kurusa ne olur kurumasa ne olur?
Hayır, batsın bu dünya imajını vermiyorum ama bunlar bugünün gerçekleriyken nasıl olur da daha da sayımız çoğalsın dersiniz? Kusura bakmayın ama bu kadarken daha birbirimizi anlamış değiliz empati yapmaktan bir haberiz bu kadar benciliz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasıncıyız.
Çoğalsak ne olacak ki yeni işsizler, yeni işi olan açlar, yeni sokakta vurulan gençler, yeni mahkûmlar yeni umutsuzlar ordusu mu kuracağız çoğalarak.
Ya da yeni makarna kömürcüler mi yetişsin istiyorsunuz aç insanlar yani mutsuzlar çoğunluğu mu istenilen. Önce insanlara insan gibi davranan, demokrasi kuralları içinde insanın haklarına saygı gösteren, ona iyi bir gelir düzeyi sağlayan, işsiz insanların olmadığı, adaletine herkesin güvendiği, her gün yeni bir yasakla, her gün laiklik ve demokrasi karşıtlığıyla alınmış kuralların olmadığı bir ülke tesis edin, zaten o ihanet etti dediğiniz, hainlikle itham ettiğiniz yurdum insanı elbette ki daha çok sayıda çocuk yaparak ülkeye yeni nesiller kazandıracaktır. Endişe buyurmayınız…
Ayrı bir konu da paralel yapı adı verilen cemaat mensuplarının içine düştüğü ya da düşürüldüğü durum. Evet, bu ülkede haksızlığa uğrayan çok insan var. Çaresizlik içinde hisseden, hukukta adaletsizliğe uğradığını hisseden, üzülmüş,kırılmış örselenmiş çok insan yani. Bugüne kadar bunlara hep başka yerden bakmış olmanız şimdi içine düştüğünüz durumda sizi de anlamaya yönlendirmiştir görülen o ki.
Bugüne kadar onlarca gazeteci tutuklanmış, kiminin küçücük kızı görüş gününde çırılçıplak aranmıştır. Kimi içerde hastalanmıştır, kimileri içerde hayatını kaybetmiştir. Bugüne kadar bunları yaşayan insanları anlamak için sadece onlara biraz dikkatlice bakmak ve empati yapmak yeterliydi manşetlerden hain ilan edip vurmak yerine, güçlünün yanında olmak yerine…
Lakin bugün aynı can acısını yaşayınca feryat eden kalabalıklar basın özgürlüğü diyor. Aslında samimi bulmayı çok istiyorum ama içimde bir yer işte bu önceki gördüklerimden dolayı kırık inanmışlığını yitirmiş yani. Ama yine de insan olan hiç kimsenin haksızlığa uğramasına vicdanım razı olmadığı için, haksızlık karşısında susan dilsiz şeytan olduğu için ben yine de özgürlük için özgürce kendimizi ifade edebilmemiz için, onlar için de haksızlık bu diyebiliyorum bireysel olarak. Ve yazımı Martin Niemöller’in o ünlü sözüyle bitirmek istiyorum “Naziler komünistler için geldiğinde sesimi çıkarmadım; çünkü komünist değildim.
Sosyal demokratları içeri tıktıklarında sesimi çıkarmadım; çünkü sosyal demokrat değildim.
Sonra sendikacılar için geldiler, bir şey söylemedim; çünkü sendikacı değildim.
Benim için geldiklerinde, sesini çıkaracak kimse kalmamıştı.”