Doç. Dr. Gökalp ÖNER

BAŞARILI HAYATIN FORMÜLÜ: ZOR VE KISA

Doç. Dr. Gökalp ÖNER

Yakınlarda kaybettiğimiz merhum Türk işadamı Mustafa Koç hakkında çok fazla köşe yazısı ve haber yazıldı. Allah rahmet eylesin ülkemiz için acı ve erken bir kayıp. Böyle ünlü birinin vefat etmesi bize ölümü tekrar hatırlattı oysaki doğuda bir hilal uğruna ne güneşler batıyor ve bize sıradan geliyor. Ölümler bu hayatta geride bıraktıklarıyla değer kazanıyor. Kimi isimsiz ölümsüz kahramanlar tarih yazıyor kimileri de tarihe not düşüyor. Kimileri için kitaplar, şiirler, şarkılar yazılıyor ve hep bir özlem içinde anılıyor. Hatta kimilerinin değeri öldükten sonra anlam kazanıyor. 

20 Şubat 1889 tarihinde, İstanbul’da Dünya’ya gözlerini açmıştır.

Çocukluk döneminde çok zorluklar yaşamıştır ve annesini erken yaşta kaybetmiş ve babaannesinin sorumluluğuna verilmiştir.  Babasının işleri nedeniyle Beyrut’a gitmek durumunda kalır. Eğitimin ilk dönemlerini burada bir Fransız okulunda almaya başlar ve Almanca, Fransızca ve Latince deyişlerini öğrenir. 1901 yılında Beşiktaş Rüştiyesinden mezun olup zamanın tek tıp okulu olan Askeri Tıbbiyeye girmeyi başarır.

Öğrenim aldığı okulda asistan olarak çalışma ya başlar ve dermatoloji ile cinsel yolla kişiden kişiye bulaşan hastalıkların araştırmasını ve ihtisasını yapar. Dünya savaşı sebebiyle birçok farklı hasta görme imkânı olur ve hastalığın ilk bulgusu olan “çivi” bulgusunu belirlemiştir. Gördüğü eğitimi daha da arttırmak için 1917 yılında Avrupa yolculuğa çıkar ve ilk önce Budapeşte ve ardından Berlin’e yolculuk eder. Bu sırada buralarda pek çok ünlü meslektaşları ile tanışma ve kaynaşma fırsatı bulur.

Yurda dönüş yapmasının ardından ilk kitabını çıkarır. 1923 senesinde evlenir ve bir tane kızı olur.

Tıp içerisinde gösterdiği çalışmalar ve titizlik sonucunda 1933 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesinde ilk Türk profesör unvanını alır ve ardından kısa bir süre sonra 1939 yılında ‘’ordünaryüs’’ profesör olmayı hak eder.

1934 yılında çıkan ilk soyadı kanunu ile Atatürk kendisine Kur'an-ı Kerim'in Neml suresi 60. ayetinde geçmekte olan sevinç güler yüzlü anlamına gelen Behçet soyadını vermiştir. Hulusi Behçet Bey başarının ve buluşunun ardından 8 Mart 1948 yılında, en verimli olduğu dönemlerde kalp krizi vakası geçirir ve hayata gözlerini yumar.

Yaşamını kaybetmesinin ardından, 1974 yılında Cenevre de toplanan uluslararası deri hastalıklar kongresin de bulgularıyla hastalığın ‘’Behçet hastalığı’’ olmasını kongreye sunulur ve kabul edilir. İlk defa bir Türk bilim adamı kendi isminde bir hastalıkla dünya çapında tescillenir ve tüm dünyada adına kürsüler kurulur. Vefatının yaklaşık yirmi dördüncü yılında 1972 senesinde ‘’ Cumhuriyet Tıp Ödülü’’ kendisine verilir. Her yıl 8 Martta anma etkinlikleri yapılmaktadır.

Zor, başarılı, kısa bir hayat öyküsü çevremize baktığımızda tüm başarılı insanların hayat öyküsü birbirine benziyor. Başarının yolu zorluktan geçiyor bunu biliyoruz ama başarılı insanların hayatı bu dünyada kısa sürüyor bunu anlayamıyoruz. Sağlıklı günler dileklerimle.

 

Yazarın Diğer Yazıları