MUSTAFA YALÇIN VE HUNAT KÜLTÜR MERKEZİ
Adnan Büyükbaş
Bu yazıyı çok önceleri yazmam gerekiyordu.
Bir vefa gereğiydi.
Fakat gündelik işlerin oyalayıcılığı yüzünden gecikti.
Ne mi yazacaktım?
Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Mustafa Yalçın’ın Kayseri şair ve yazarlarına olan ilgisini…
Bu ilgi birilerinin anlayacağı gibi çıkar ilişkisine dayanmıyor elbet
Kaldı ki bendenizin ne imara açılmasını istediği parseli ne de gireceği ihale var!
Bu ifadenin de yanlış taraflara çekileceğini düşünerek belirteyim ki benim Mustafa Beye olan sevgim ve saygımın arkasında şahsi hiçbir çıkar ve menfaat bulunmamaktadır.
“Şair ve yazarlar bir bardak çay için Belediyeye satıldı” diyen adama –ki sözün muhatabını Kayseri’nin eli kalem tutanlarından çoğu tanır- “Sen çok şahsiyetsizsin!” demiştim ve ‘niye böyle diyorsun’ bile diyememişti.
O günlerde yazdığım gazetede ‘Mustafa Yalçın’a Yağ Yakmak’ diye bir yazım yayınlanmıştı. Özetle, tanıdığım Yalçın Beyin bir kültür adamı olduğunu, gönül insanı olarak bu şehir için iyi şeyler yaptığını ve yapacağını yazmıştım. Hala aynı kanaatteyim. Fakat son bir iki yıldır her ne olduysa Mustafa Yalçın’ı eskisi kadar göremez oldum. Acaba bunda bazı şair yazar taslaklarının onu bunaltmasının tesiri var mı bilemiyorum. Adam, iki şiir dinleyip ferahlamak için bir ortama girse birileri ‘evimin önündeki asfalt bozuldu!’ ‘Su faturası kabarık gelmeye başladı!’, ‘Bizim mahallenin otobüs saati değiştirilsin!’ gibi laflarla kafası mı şişiriliyor da ondan mı eskisi kadar kendini göstermiyor, bilmiyorum.
2000’li yılların başında ANASAM yönetim kurulu olarak ziyaretine gittiğimizde sevgili kardeşim Mehmet Özet’e ‘bensiz gidin. Ne işim var belediyede. Heriflerin hava atmalarını mı seyredeceğim’ gibi laflar etmiştim. Fakat on dakikalığına aldığımız randevu bir saatlik muhabbete dönüşünce önyargımdan dolayı kendime kızmıştım. Mustafa Yalçın, oldukça samimi ve bana göre bir belediyecide olması gerektiği kadar sanat aşığı ve alçakgönüllü bir yöneticiydi. O gün kendisini ne kadar sevmişsem eksilmeden geldi bu muhabbetim. Gönül isterdi ki kendileri ile daha fazla ortak çalışmalar yapalım ve ‘bu şehirde kültür ve sanat yok’ sözümüzü ortadan kaldıralım. Ne yazık ki kendi tarafımdan kaynaklanan bir tembellikle isteklerimizi gerçekleştiremedik.
Tabiidir ki ‘tek atlı düşman bozamaz’, ‘tek taş duvar olmaz.’ Bizim kültür ve inanç dünyamız ‘toplumcu ve teşkilatçı’ karakter taşır. Bu itibarla fertlerin gayretleri genele yansımalı ve ortak çalışmalar yapılmalıdır. Sayın Mustafa Yalçın, belediyenin rutin işlerinin yanı sıra kültür ve sanata da eğiliyor. Galiba etrafında daha ehil insanların azlığı yüzünden tam olarak gerçekleştiremedi projelerini.
Sözü çok dolandırdım.
Niyetim Mustafa Yalçın’a ‘yağ yakmak’ değil.
Kaldı ki babasına yağ yakmayan biri olarak, Mustafa Beyin ‘yağ yakılmayı hak eden’ biri olduğuna inanıyorum. Hoş, Mustafa Beyin yağ yakılmaya ihtiyacı olmadığı gibi yağ yakanı sevmediğine de şahidim.
Diyecektim ki Hunat Kültür Merkezi daha farklı bir biçimde değerlendirilebilirdi.
‘Ne yapılabilir?’ sorusunun cevabını belki başka bir yazıda sunmaya çalışabiliriz.
Büyükşehir Belediyesinin iyi niyetlerle başlattığı, şair ve yazarların hizmetine sunduğu fakat ‘emekliler kıraathanesine’ dönüşen Yoğunburç Kültür Evi’nin akıbetine uğramasın Hunat Kültür Merkezi.
Bahsedilen mekanı anlatabilmek için tam dört kez dolaştım.
İyi şeyler yazıp ‘hizmeti takdir etmek’ istedim. Lakin her seferinde suratım buruşuk çıktım.
Neden böyle oldu? Çünkü beklentim kültürden ne anladığımıza bağlı idi.
Bir ‘ticarethane’ mantığı güden insanlarla yola çıkılmışsa netice böyle olur.
Ümit ediyorum Mustafa Yalçın ‘başkanım’ beni yanlış anlamamıştır.
Ötekiler istediği kadar yanlış anlayabilir, bu yazıyı sağa sola çekerek arkamdan konuşabilir.
Onların ne anladığı da zerre kadar umurumda değildir!