Mağdurların dramı: Sağlığım bozuldu, felç geçirdim, hakkımı helal etmiyorum
İnşaat sektöründe faaliyet gösteren ve bir dönem sektörün önemli firmaları arasında yer alan Ertuğrul Grup'un batmasının ardından ortakları arasındaki tartışmalar ve davalar devam ederken, firmanın geride bıraktığı mağdurlarının dramı ise dikkat çekiyor.
İnşaat sektöründe faaliyet gösteren ve bir dönem sektörün önemli firmaları arasında yer alan Ertuğrul Grup’un batmasının ardından ortakları arasındaki tartışmalar ve davalar devam ederken, firmanın geride bıraktığı mağdurlarının dramı ise dikkat çekiyor. Yol yapım müteahhitliği yapan Bekir Kamaş başta olmak üzere firmanın mağdurları yaşadıkları sıkıntıları anlattı.
Kayseri’nin önce gelen firmalarından Ertuğrul Grup bir dönem sektörün dikkat çeken firmaları arasındaydı. Özellikle beton faaliyet alanında Türkiye’nin ilk 5 firması arasında gösteriliyordu. Ancak ortakları arasındaki anlaşmazlıklar, tartışmalar ve dava süreci firmanın batışını da beraberinde getirdi. Yaşanan bu süreç geri de ise birçok mağduru bıraktı.
VERDİĞİ TEMİNAT SENEDİ İLE BAŞINA GELMEDİK KALMADI!
Yol yapım müteahhitliği yapan Bekir Kamaş, Felâhiye’de yol yapım işi yaparken gruptan beton aldığını ancak sonraki süreçte verdiği teminat senedi ile hayatının karartıldığını ifade ederek, bu duruma tepki gösterdi.
Teminat senedini süreç içerisinde alamadığını ve 100 Bin TL’lik senedin karşısına faizleriyle 500 Bin TL olarak çıkartıldığını ve ardından haciz işlemi başlatılarak iş makinelerinin, ofislerini elden çıkarmak zorunda bırakıldığını anlatan Kamaş, maruz bırakıldığı mağduriyete dikkat çekti. Kamaş, şunları söyledi, “Erbeton Ertuğrul Grup Koray Bey, sevgili Koray Bey ve bunun CEO’su Mustafa Aslan. Benim tanıdığım adam Mustafa Aslan. Bu vatandaş bize dedi ki ‘100 Bin TL’lik teminata senet ver bende patronuma yüzüm olsun’ dedi. Bu arada ben Felahiye yolunun yol yapım işini aldım. Orda da iki tane uzun köprü işimiz vardı. Mustafa Aslan’a biz bu senetleri verdik. Senetleri verdikten sonra biz Felahiye yoluna betonumuzu aldık. Beton atıldı. Beton atıldıktan sonra tekrar biz hesabı görmeye aynı zamanda da bunun yanında Pınarbaşı yolunda da bir işim var. Oraya da beton aldım. Biz vardık hesabımızı gördük. O gün içerisinde hesabın arkasından çeklerimizi verdik. Şimdi çeklerimizi verdiğimizde bir çeke vade farkı uygulandı. Evet onu kabullendik. İkinci bir olay. Nakliye farkı dediler, nakliye farkını kabullendik. Başka çaren yok kabullenmesen de. Onu da kabullendik. Derken 132.000 TL’lik ben bunlara çek verdim. Şimdi Mustafa Aslan Bey’e dedim ki ‘Mustafa Abi benim bu senedimi ver. Bu senet teminat. 100.000 TL’lik senet teminat. Yalnız biz senedin üzerine teminat olarak yazmadığımızdan , senet normalde tam böyle bir borçlu konumuna geldi. Tamam verelim, şöyle edelim, böyle edelim ,muhasebe edelim muhasebeci yok. Muhasebeye geliyorsun gidiyorsun derken aradan 1 ay, 15 gün, 20 gün derken Koray Bey bizi güvenlikçiden içeri almıyor. Kendi müdahale ediyor konuşmuyor. Bizim senetlerimizi o gün için bizim senedimizi bu adamlar banka kredileri istediklerinde bankaya koyuyorlar. Ve biz bu senedi alamadık. Senedi alamayınca tekrardan aradan 15-20 gün 1 ay geçti senet çek hepsi bir toplam 500 küsur bin liralık, faiziyle, bir de aldığı malzemenin o gün ki şartlara göre faizi mükerrer faiz derken bize bunlar 500.000 TL haciz koydular. Bunlar haciz koyduktan sonra bu neyin nesi deyip gittim. ‘Ya biz kurumsalız. Eee? Bizden bir zarar gelmez. Kafanı yorma’ dediler. Bende peki öyleyse dedim. O araya icraya bu 7 günlük süre geçti. İtiraz etmeyin dedikleri için itiraz etmedim. Bu arada biz itiraz etmeyince avukat tepemize çöktü. Osman Kavuncu Caddesi’nde bir evim vardı sattırdı. Düvenönü Gönül İş Merkezi’nde bir ofisim vardı orayı sattırdı. Bir dozer sattırdı. Bir 140G greyderim vardı onu sattırdı. Bir silindirim vardı onu sattırdı. Velhasıl Kelam oturduğum eve sıra geldi. Niyazi Özcan’a ulaştık bunlar aynı köylülermiş. Yalvarmayla, yakarmayla oradan oturduğum evi satmaktan vazgeçtiler. Velhasıl biz bu dosyalarını bunların kapattık. Karayollarına ben beton teslim etmeme rağmen bu adamlar benden 500.000.000 TL para tahsil ettiler”
SAĞLIĞIM BOZULDU, İŞİMDEN GÜCÜMDEN OLDUM
Borcunu ödemesine rağmen kendisine yönelik yapılan bazı oyunların olduğunu savunan Kamaş, daha sonra sağlığından olduğunu ve felç geçirdiğini belirtti. Yol Müteahhitliği yaparken, iş hayatına veda ettiğini, emekli maaşına mahkum edildiğini ve zor günler geçirdiğini kaydeden Kamaş, kendisine bunu yaşatanlara da hakkını helal etmediğini söyledi. Kamaş, “Bu arada ben bunların bu yaptıkları şeylerden dolayı yüksek tansiyonla kısmi felç geçirdim. Tabi benim bu kısmi felçten de baya bir faydalananlar oldu. Ben de kendimi toparlayım demeye bizim ne var ne yok satıldı. Biz şapa oturduk. Onlara seslenecek olsam ben bu dünya da hakkımı helal etmiyorum, öbür dünyada da hakkımı helal etmiyorum. Ama adamın kendisinin haberi var ama haberi yok. Bunların üçü de bana bu olayı gerçekleştirdi. Benim Karayolları 6. Bölge Müdürlüğü’ne Felahiye Yolu, Pınarbaşı Yolu’nun bugün gitsinler arşivden çıkarttırsınlar, 1100 mikap beton aldım. Bunun yanında belki 100 metre veya 200 metre bilmiyorum hatırımda kalmadı. 80’lik büz aldık. Olay bu. Başka çarem yok . İş hayatıma da veda ettim, hayata da veda ettim zaten. Başka çarem yok. Emekli maaşıyla geçiniyorum, başka bir şey yok. Devlete Allah zeval vermesin. O da olmasa perişanız” diye konuştu.
ERTUĞRUL GRUP MAĞDURU İŞÇİLERİN DRAMI
Balaban: Mahkemeyi kazanmamıza rağmen haklarımızı alamadık
Yol yapım müteahhidi Bekir Kamaş’ın, “sağlığımdan oldum, işimden oldum, emekli maaşına mahkum edildim” isyanının ardından Ertuğrul Grup’un mağdur işçileri de yaşadıkları mağduriyeti ve sıkıntıyı anlattı. 2004 yılından 2012 yılına kadar Ertuğrul Grup’ta çalıştığını belirten Bekir Balaban, mağdur edildiklerini belirterek “Mahkemeyi kazanmamıza rağmen haklarımızı alamadık” dedi. Balaban, şirket mallarının hacizli göründüğü için 6 yıldır mağduriyetlerinin sürdüğünü ifade etti.
Balaban, “Fazla mesailerimizi , tazminatlarımızı maaşlarımızı falan alamadık. Mağdur durumdayız. Mahkemece kazandık bunu hak ettik. Üzerlerine herhangi bir mal olmadığı için şirketin biz alamıyoruz alacağımızı. Hep başkalarının ismine devredildi. Şirketlerin çoğu bölümü çalışıyor şu an da. Taşınmaz olarak gayrimenkulleri mevcut ama avukat diyor, anonim şirket ve limitet şirketlerde şahıs mallarına haciz koyamıyoruz’ diyor. Devir alanlar zaten kendi çevreleri. Bunların adına çalıştırıyor. Ben bunların çoğuna şahidim yani biliyorum birebir. Mersin’de biz bir fabrika kurmuştuk bunlara. Orayı kum ocağı olarak çalıştırıyorlar, fabrikayı iptal ettiler şimdi. İş makineleri falan hepsi bizim götürdüğümüz, şirketin götürdüğü malzemeler. Çalışanlar da aynı şirket adına devam ediyor yani şirket farklı da. Ta o zamandan beri çalışanlar devam ediyorlar. Mahkeme de yani yüzde yüz bunlar Yargıtay’a falan götürdüler ama biz kazandık. İcra da bekliyor dosyamız. Sürekli icraya para yatırmak gerekiyor tazelemek için. O da zaten maddi durum zayıf olduğu için biz bunu sürekli yapamıyoruz. Benim o zamanın üzerinde 28.000 TL gibi falandı 2012’de sonuçlandığında mahkemem. Faizlerle birlikte şu an ne oldu bilmiyorum artık. 6 yılı geçti şu anda bizim icradan alamadığımız zamandan bu yana. Mahkeme dava kapandı yani yüzde yüz biz haklıyız. Kararı çıktı Yargıtay’dan da geldi kararı ‘alacağın ödenmesi’ diye ama avukat haciz başlattı. Üzerlerine olan mallarda daha önceden kredi kullandıkları bankaların falan hacizleri olduğu için bunlar haciz herhalde bildiğim kadarıyla sıraya koyuyorlarmış. Bir satış yapılıp da eğer bize de sıra gelirse o kadar milletin alacağından dolayı. Anca o zaman yoksa. Yani icra da bekliyor bizim 2012’den beri alacağımız ama avukatta diyor, hiçbir şekilde tahsil edemiyoruz” dedi.
KOÇER: BİZİM GİBİ BİRÇOK MAĞDUR İŞÇİ VAR, MAHKEMEYİ KAZANDILAR AMA HAKLARINI ALAMADILAR
Bir diğer mağdur işçi Ali Koçer, ise Kayseri’de çalışmasına rağmen sigortasının Ankara’da gösterildiğini belirterek geçirdiği iş kazası sonrası da birçok sorunla karşı karşıya bırakıldığını anlattı. Kendisi gibi birçok işçinin olduğunu ve paralarını alamadığını dile getiren Koçer, şu ifadeleri kulandı, “Ben 2007’ de girdim oraya. 2007’den 2012’ye kadar çalıştım. Bende aynı o şekilde mağdurum yani. Hiç paramı alamadım. Maaşımızı aldık ama fazla mesailerden dolayı paramızı alamadık. Ben iş kazası geçirdim. Orda sigorta paramı alamadım. Benim sigortam Ankara’da gözüküyormuş. Orda ki muhasebeci bildirmemiş SSK’ya o yüzden ben de buradan gitmedim. Gitmediğim için de o paraları alamadım SSK’dan dahi. Mahkeme de kazandım. Halen üzerlerine mal yok diye paramızı alamıyoruz. Ama bütün şirketlerde çalışıyor. Mersin’ de biz fabrikasını kurduk. Mersin’de çalışıyor fabrikası. Ben İstanbul’a Çatalca’ya gittim. Orda vardı yerleri. Yine İstanbul’da Kurtköy’de işte Beton Katkıları için kimyasal madde yerleri vardı . Oralar çalışıyordu ama şu an da bilmiyorum çalışıyor mu çalışmıyor mu O zamanlar çalışıyordu.Bizim orda zaten bizim bölümümüz de çalışan bizim orda makine imalatı yapıyorduk. 5-6 kişi vardı bizim orda. 6 kişide aynı bu şekilde mağdur. Erbeton kendi personelinde belki 100 kişi çalışıyordu. Onlar da aynı benim duyduğum. Biz oraya gidip geliyorduk bakım için. Onlarda mağdur. Yani hepsi mahkemelik bunların hepsi. Hepsine de gördüğüm arkadaşlara soruyorum. Mahkemeyi kazandık diyorlar ama iş bir türlü netice alamıyoruz”