Prof. Dr. Abdullah İnci'den dikkat çeken açıklama: Kaygıya gerek yok!
Kenenin kitabını yazan Prof. Dr. Abdullah İnci, son günlerde gündemi meşgul eden kene olayıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. 'Kaygıya gerek yok, tedbiri elden bırakmayınız!' diyen İnci, yeni neslin keneyi bilmediğini bu yüzden kaygılandığını söyledi. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…
Kayseri’de can kayıplarının ardından kene haberleri gündemdeki yoğunluğunu korurken Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Veteriner Fakültesi Parazitoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Abdullah İnci ile tehlikenin boyutlarını konuştuk. Toplumun yüzde 85’ine yakınının kentlerde yaşadığına ve keneyi bilmediğine dikkat çeken İnci, kırsaldaki insanların kenenin tabiatın bir parçası olduğunu bildiklerini ve panik yapmadıklarını belirterek, “Bizim yıllarımız üniversitede, akademik hayatta 40 yıldır buradayım. Efendim, öğrenciliğimi de sayarsak yarım asrı buluyor. Kaldı ki ben sahadan, kırsaldan gelen dağların arkasını çok iyi bilen bir insanım. Olay özüne gelelim. Özü, kırsalda toplumun yüzde 20'si şehirde toplumun yüzde 80, hatta daha fazla yüzde 85'in yaşadığı günümüzde dünyada yeni bir norm gelişmiştir. Bu yeni norm, yeni jenerasyon, yeni nesil kırsala dair en ufak bilgi sahibi değil. Ne kene biliyor ne kenenin beslenmesi biliyor. Ne kenenin biyolojisini biliyor. Ama kırsaldaki insanlar onların çocukları, onların torunları kırsalda kenenin tabiatın bir parçası olduğunu kanını emer çeker gider şeklinde sığırında, koyununda, keçisinde kuşunda gördüğü, bulduğu hatta kaplumbağasında, yılanında yakinen bildiği bir canlı. Tarlaya gittiğinde, bağa, bahçeye gittiğinde, çayıra, çimene gittiğinde kenenin kendisine gelebileceğini bilen bir insan. İşinden geldiğinde, mantara gitmişse, gezmeye gitmişse, tarladaki iş işini gücünü tamamlamış, geldikten sonra da gider banyosunda bireysel kontrolünü yapar, temizliğini yapar, geçer gider. Kene panik aracı değildir. Yani bu bilindiği için, görüldüğü için, tanındığı için öyle kaygı ya sebebiyet veren bir canlı olarak değerlendirilmez. Günlük hayatın içerisinde bilinen bir şeydir. Kaygıya gerek yok ama tedbir bırakmayınız. Kırsalda yaşayan insanlar üretimin içerisinde olan insanlar kıra giderken tedbirli giderler. Her türlü tedbirini alırlar.
Şehirden gelen insanlar bu tedbirlerin ne anlama geldiğini bilmedikleri için öyle kısa şortla, uygun olmayan elbiselerle, kıyafetlerle giderler. Onların tabii ki çayırda, merada, çalılıkta, toprakta kene enfeksiyonuna maruz kalma olasılıkları yüksektir. O bölgenin insanları tedbirlerini alırlar, giderler, gelirler.”
Kene tutması durumunda vatandaşların en yakın sağlık birimine müracaat etmesi gerektiğini hatırlatan İnci, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
Daha önce o bölgede bir Kırım-Kongo artışı hastalığına rapor edilmiş ise risk ona göre yapılır. Bir de kenenin türüne göre yapılır. Bu kene hangi tür kene? Her kene her şeyi yapmaz. Her kene her patojeni taşımaz. Ama her kene konaktan kan emer. Ve bireysel reaksiyonları çok önemlidir. Kenenin konağı tercihi vardır. Kenenin konaklarını tercih ederler. Seçicilik de vardır. Tabii tercih ederler. Dolayısıyla burada epidemiyoloji temel bilgi çok önemlidir. Yani ekosistemi biraz önce kırsalı ekosistemi bilmiş olmayı önemsiyoruz. Epidemiyolojiyi önemsiyoruz. Bu birbiriyle birbirini takip eden, birbiriyle organik bağı olan bu terimlerin de bu terminolojinin de artık günümüzde herkes tarafından bilinmiş olmasında fayda var.”
Yaban hayatın güçlenmesi gerekiyor
Yaban hayatının güçlenmesi, kırsal hayatta hayvancılığın yok edilmesi yok seviyesinde. Hayvancılık niye burada çok önemliydi? Bir koyun sürüsünün merada nasıl otlatıldığını, otladığını, yayıldığını gözünüzün önüne getirdiğinizde neye benzetirsiniz? Değil mi? Bir hilal gibi böyle bir açıyla gider. 180° açıyla gider. Bazı yerlerde bu daha da büyür. Aralarında hiç de boşluk olmaz. Merayı radar gibi tarar bu koyun sürüsü.
Eğer merada o koyunların otladığı merada kene var ise bu hayvanlara tutunurlar. Ve bu hayvanların otladığı meralar insanlar için güvenli zonlara döner. Güvenli alanlara döner. Yani mayın taranmış. Alan güvenlidir diyoruz ya. Koyun sürüsünün geçtiği, sığır sürüsünün otlatıldığı meralarda insanlar için güven vardır.O hayvanları biz her 10 güne bir, 15 güne bir vazgeçtim ayda bir toplu ilaçlarsak bir tane dişi keneyi ilaçlama yoluyla öldürürsek En az 2 bin, 25.000 yeni nesil kenenin oluşmasını engellemiş oluruz. İşte bugün kırsalda yapılamayan bu durum, bu mücadele durumu kene popülasyonunun arttı. Yok uçaktan attılardı. Yok şuradan gönderdilerdi. Yok, buradan gönderdilerdi diye de yanıltıcı, insanları kaygıya sevk edici tehditlerin… Böyle insanları kaygılandıracak, sansasyonel, insanları korkuya, kaosa sevk edecek açıklamaların tamamı yersizdir. “