Kayserili Finans Profesörü Boztosun: Bütçe dikiş tutmuyor, yama da kalmadı

Kayserili Finans Profesörü Derviş Boztosun, Ekim ayında 223.2 milyar TL açık veren bütçe için 'freni boşalmış kamyon' benzetmesi yaptı. Boztosun, siyasi takvim nedeniyle kontrolsüz harcamaların devam ettiğini, bunun yüksek faiz ve enflasyonu körükleyeceğini belirterek, durumun 90'lar krizine benzediğini söyledi.

Kayserili Finans Profesörü Boztosun: Bütçe dikiş tutmuyor, yama da kalmadı

Kayserili Finans Profesörü Derviş Boztosun, Ekim ayı bütçe rakamlarının açıklanmasının ardından ekonomiye dair çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Boztosun, tek bir ayda 223,2 milyar TL açık verilmesini ve yıl sonunda milli gelirin yüzde 7-8’ine ulaşması beklenen bütçe açığını, "90’lı yılların o karanlık kriz yıllarında görülen bir oran" olarak nitelendirdi.

Finans Profesörü Boztosun açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Ekim ayı bütçe rakamları açıklandığında, ekran başında bir anlığına nefesim kesildi. Tek bir ayda 223,2 milyar TL açık… Geçen yılın aynı ayının neredeyse üç katı. Oysa kimse şaşırmadı. Yüksek enflasyonun uyuşturduğu bir ekonomide, rakamların büyüklüğüne karşı bağışıklık kazandık adeta.

Ama gelin bir daha okuyalım: Ocak–Ekim döneminde açık 1,44 trilyon TL.
Evet, yanlış değil: Bir katrilyon dört yüz kırk milyar lira.

Yıl sonunda hedeflenen açık 2,2 trilyon civarındaydı; bugünkü gidişle, 2025’i millî gelirin yüzde 7–8’i bandında bir bütçe açığıyla kapatacağız. Bu oran, en son 90’lı yılların o karanlık kriz yıllarında görülmüştü.

Peki esas tehlike ne? Açığın büyüklüğü değil, nasıl oluştuğu.

Kontrolsüz harcama: Musluk sonuna kadar açık

Bütçe, freni boşalmış bir kamyon gibi yokuş aşağı hızlanıyor.

Giderler yıllık bazda %43,4, faiz dışı giderler ise %48 artmış. Demek ki mesele sadece yükselen faiz yükü değil; devlet her kalemde frensiz bir harcama moduna geçmiş durumda.

Personel giderleri kabarıyor, kamu istihdamı genişliyor, sosyal yardım ve cari transfer kalemleri şişiyor, yatırım harcamaları seçim ekonomisinin gölgesinde kontrolden çıkıyor.

2023’te deprem gerekçesiyle başlayan “kontrolsüz harcama dönemi”, 2024 yerel seçimleriyle kalıcılaştı; 2025’te artık tamamen rutine dönüştü.

'Peki gelirler?' derseniz…

Elbette nominal olarak artıyorlar; enflasyonun %60’ları zorladığı bir ülkede artmaması zaten imkânsız. Ama reel anlamda bu gelirlerin, harcama tsunamisinin yanına yaklaşması mümkün değil.

Sorun net: Bu ülkede, enflasyonist ortamda bile bütçe disiplini sağlanamıyor.

Siyaset takvimi, ekonomiyi rehine aldı

Aslında çözüm çok basit:
Kalıcı gider disiplini.

Ama neden yapılamıyor? Cevabı da bir o kadar basit:
Siyasi takvim, iktisadi takvimin önünde.

2028’de genel seçim var.
Kamu harcamalarını kısmak demek, sosyal transferleri azaltmak, personel alımlarını dondurmak demek. Yani seçmeni kızdırmak demek. Bugünün siyasetinde bunu göze alacak bir irade kalmadı.

Sonuç? Harcama musluğu sonuna kadar açık. Ve açık kaldıkça da ekonomi, siyasi kaygıların kurbanı oluyor.

Faturanın adresi belli: Hem yüksek faiz, hem yüksek enflasyon

Bu devasa açık nasıl finanse edilecek?

İki yol var, ikisi de acıtıyor:

Daha fazla borçlanmak borç stokunu hızla şişirmek.

Dolaylı yollardan para basmak yani enflasyonu körüklemek.

Şu an yaşanan, bu ikisinin tehlikeli karışımı.
Ekonomistler buna ‘stagflasyonun eşiği’ diyor.

Daha önce bu filmi 90’larda izlemiştik:
Kronik enflasyon, ani devalüasyonlar, ağır faizler, IMF kapısında bekleyişler…
Bugün o filmin fragmanı yeniden vizyonda.

Tek çare: Siyasetin göze alamadığı yapısal reformlar

Eğer bu gidiş durdurulacaksa, yapılması gerekenler belli:

Kamu istihdamı kontrollü biçimde dondurulacak.

Sosyal yardımlar gerçek ihtiyaç sahiplerine yönlendirilecek.

Vergi muafiyetleri sadeleştirilecek.

Harcama disiplini siyasi maliyet pahasına da olsa uygulanacak.

Kolay mı? Değil.
Bedeli var mı? Var.
Ama bu bedeli ödemekten kaçınmanın faturası çok daha ağır.

Sonuç: Bu bütçe dikiş tutmaz

Artık ortada yama yapılacak bir kumaş bile kalmadı.
2025’in son iki ayı, bu gerçekliği herkesin yüzüne daha sert vuracak.

Hazır olun: Bu faturanın tahsilatı hepimizden yapılacak."