Kayserili Finans Profesörü Boztosun: Asıl sorun okyanusta değil, kendi güvertemizde gizli

Finans Profesörü Derviş Boztosun, ekonomi sorunlarının kaynağına işaret ederek asıl günahın 2010'larda gelen parayı üretime değil de tüketime gömmek olduğunu belirtti.

Kayserili Finans Profesörü Boztosun: Asıl sorun okyanusta değil, kendi güvertemizde gizli

Finans Profesörü Derviş Boztosun, Türkiye ekonomisinin güncel sorunlarına ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Prof. Boztosun, ekonomideki zorlukların kaynağı olarak gösterilen "Kimin günahı?" sorusunu masaya yatırarak, dış faktörlerin yanında özellikle içerideki yapısal hatalara dikkat çekti.

Boztosun açıklamasında, küresel ekonomiyi ABD Merkez Bankası'nın (FED) kararları yönettiğini ve doların hegemonyası nedeniyle bu kararların Türkiye'de anında hissedildiğini belirtti.

Profesör Boztosun, bu durumu şöyle açıkladı: "Ekonomiyi konuşurken hep aynı yere geliyoruz: ‘Bu işin sorumlusu kim?’
Kimine göre hükümet, kimine göre dış güçler, kimine göre küresel sistem. Gerçek şu ki, mesele ne sadece içeride, ne de sadece dışarıda.

Bugün ekonomiler, kendi başına hareket eden adalar değil; dev bir okyanusun içinde yol alan gemiler. Ve bu okyanusta dalgaları yaratan merkez belli: ABD Merkez Bankası (FED).

Doların saltanatı işte burada devreye giriyor. Dünya ticaretinin dili hâlâ dolar. Türkiye, borçlarını da ticaretini de rezervlerini de dolar üzerinden yapıyor. Dolayısıyla, FED faiz artırınca, New York’ta alınan karar Ankara’da, Kayseri’de, İzmir’de anında hissediliyor.

Sermaye akımlarının dansı ise tabloyu daha da çarpıcı hale getiriyor. Hatırlayalım: 2010’ların başında FED faizleri düşük tuttu, dünyada bol para vardı. Türkiye’ye oluk oluk sermaye girdi, döviz kurları sakin kaldı, ekonomi çift haneli büyüdü. İşte o dönemler ‘şanslı yıllar’ diye anıldı.

Ama 2018’de tablo tersine döndü. FED faizleri artırdı, küresel likidite azaldı, para hızla gelişmekte olan ülkelerden çıkmaya başladı. Türkiye’de kur şoku patladı, enflasyon tırmandı, faizler fırladı. Bir gecede ‘şanslı dönem’ bitti, yerini ‘şanssız dönem’ aldı.

Bugün de benzer bir tablo yaşıyoruz. 2022’den sonra FED’in agresif faiz artışları, doları yeniden ‘dünyanın tek limanı’ haline getirdi. Bizim gibi ülkeler ise döviz bulmakta, borç çevirmekte zorlanıyor. Yani kader, bir bakıma Washington’daki toplantı odalarında yazılıyor.

Ama işin bir de psikolojik boyutu var. FED’in her açıklaması, yatırımcıların risk iştahını belirliyor. ‘Güvenli liman’ arayan sermaye ilk iş riskli görülen piyasalardan, yani bizden çıkıyor. Sonrası malum: Kur zıplıyor, maliyetler artıyor, büyüme frene basıyor.

Peki kimin günahı?
Cevap hem dışarıda hem içeride.

Küresel sistem: Dolar hegemonyası yüzyıllardır inşa edilmiş bir düzen. Bu bizim değiştirebileceğimiz bir şey değil.

Bizim tercihlerimiz: İşte asıl mesele burada. 2010’larda gelen parayı üretime, teknolojiye, katma değere yatırmak yerine tüketime gömdük. Yeterli rezerv biriktirmedik, dış borcu artırdık, reformları erteledik. Şimdi fırtına çıktığında elimizde sağlam bir direksiyon yok.

Sonuç net: Dışa bağımlılık bir gerçek. Ama bu bağımlılığın sonuçlarını yönetmek bizim elimizde.
Liderin görevi her zaman rüzgârı arkasına almak değil; bazen fırtınada da gemiyi batırmadan götürebilmektir.

Asıl soru şu: Biz neden hâlâ her dalgada sarsılıyoruz?
Cevap okyanusta değil, kendi güvertemizde gizli."