Gerçek gazetecilik yasayla güvence altına alınmalı

Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Metin Kösedağ'ın da katıldığı, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı Bolu/Karpalas Otel gerçekleşti. Sektörün sorunlarının masaya yatırıldığı toplantıda gerçek gazeteciliğin yasayla güvence altına alınması gerektiğinin altı çizildi. Ayrıntılar Kayseri Olay haberde…

Gerçek gazetecilik yasayla güvence altına alınmalı
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu 29. Başkanlar Kurulu Toplantısı, Bolu/Karpalas Otel’de TGK Yönetim Kurulu ve Gazeteciler Cemiyeti Başkanları’nın katılımıyla düzenlendi. Kayseri Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Metin Kösedağ’ın da katıldığı toplantıda, basın sektörünün güncel sorunlarının yanı sıra yerel basının ekonomik olarak sürdürülebilirliği ve Bolu’da meydana gelen Grand Kartal Otel faciasının turizm sektörü üzerindeki etkileri ile bu durumun nasıl aşılabileceği konuları ele alındı.
TGK Başkanlar Kurulu’nun divan üyeliği seçiminde TGK Genel Başkan Vekili Sefa Özdemir divan başkanı, TGK Genel Sekreteri Ergün Ata ve Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker, divan katibi olarak seçildi. 

Gerçek gazetecilik yasayla güvence altına alınmalı
Toplantıda konuşan TGK Genel Başkanı Mehmet Nuri Kolaylı, medya sektörünün son zamanlarda çok zor bir süreçten geçtiğini belirterek, “Hepimizin yakından tanık olduğu gibi; Ekonomik, siyasi ve teknolojik gelişmelerden yakından etkilenen sektörümüz, başta basın özgürlüğü ve yerel gazetelerin ekonomik sıkıntıları olmak üzere birçok sorunla karşı karşıyadır.

Gerçek gazetecilik yasayla güvence altına alınmalı

 Konuşmamda önceliği, her zaman olduğu gibi yerel basın kuruluşlarına ve bu kuruluşlarda fedakârca çalışan meslektaşlarıma vereceğim.  Yerel basın kuruluşları çok zor bir süreçten geçiyor. Bir yandan ekonomik sorunlar, diğer yandan çeşitli kurum ve kuruluşların baskıları ve yetersiz yasal düzenlemeler sektörümüzü içinden çıkılmaz bir çözümsüzlük sürecine sürüklüyor. Bu noktada; Basın İlan Kurumu’nu çeşitli uygulamalarına dikkat çekmek istiyorum.  Sektörümüzün desteklenmesi ve ekonomik sorunlarımızın bir nebze de olsa çözümü için vurgulamalıyım ki; Basın İlan Kurumu cezalandırıcı değil teşvik edici olmalıdır. Çünkü Basın İlan Kurumu aracılığıyla dağıtılan resmî ilanlar, yerel gazeteler ve yerel internet siteleri için hayati bir gelir kaynağıdır. Ama özellikle son iki yılda yerel basın kuruluşlarına uygulanan cezalar ve gazetelere yönelik birleşme baskıları, yerel basınımızı bunaltmış durumdadır.  Yerel basın kuruluşlarına uygulanan baskıların yeni dönemde son bulması, Basın İlan Kurumu’nun yerel basını destekleyici ve teşvik edici çalışmalar yapmasını diliyoruz. Resmî ilan kesme cezaları, ilan hakkının iptali ve gazeteleri birleştirme yönündeki baskılar, hem ekonomik sürdürülebilirliği hem de yerel düzeydeki çok-sesliliği olumsuz etkilemektedir. BİK’in ilan kesme cezaları açıkça “baskı yöntemi” haline gelirken, gazeteleri birleştirerek azaltma politikası sonucu yerel demokrasinin çoksesliliği kısıtlanmaktadır.  Öte yandan, ilanların birleştirilmesi, işlerin bölünerek ilan sınırları dışına çıkması, doğrudan alım ve acil alım yöntemlerine sıklıkla başvurulması, kooperatif ve dernek ilanları ile özel eğitim kurumu ilanlarının yayın zorunluluğunun kaldırılması gibi nedenlerle resmî ilanlarda ciddi oranda azalma yaşandı. Yerel internet siteleri de BİK’e başvuru kriterleri, yayın süresi, editoryal kadro, yerel varlık, ziyaretçi ile erişim ölçütleri gibi asgari şartları sağlamada zorlanmaktadır. Basın ve düşünceyi ifade özgürlüğünün olmadığı, çok sesliliğin kesildiği bir ortamda demokrasiden ve halkın haber alma hakkından söz edilemeyeceği unutulmamalıdır.” diye konuştu.

Gazetecilik Meslek Yasası’na acilen ihtiyaç duyulmaktadır

Medya sektörünün en büyük sorunlarından birinin meslek yasası olduğunu vurgulayan Mehmet Nuri Kolaylı açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Bir diğer önemli sorunumuz, her fırsatta vurgulamaktan asla geri adım atmayacağımız Meslek Yasası eksikliğidir. Basınımız, gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’na acilen ihtiyaç duymaktadır. Her iş kolunda düzenleyici yasalar varken, ne yazık ki basın sektöründe böyle bir yasa olmayınca dileyen herkes, eğitimine ve bilgi birikimine bakılmaksızın “gazeteciyim” diyerek mesleğe başlayabilmektedir. Bu durum, mesleki standartların düşmesine, haber kalitesinin azalmasına ve kamuoyunun bilgi kirliliğiyle karşılaşmasına neden olmaktadır. Özellikle dijital medyanın yaygınlaşmasıyla birlikte "gazetecilik" adı altında etik dışı ve sorumsuz yayıncılık yapanların sayısında artış gözlemlenmektedir.  Bu nedenle; gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’ teknolojik gelişmeler de göz önüne alınıp günümüz koşullarına uygun olarak çıkarılmalıdır. Yeni yasa, gazetecilik eğitimi almış ve belirli mesleki yeterliliklere sahip kişilerin mesleği icra etmesini sağlayacak kriterleri içermeli, ancak bu kriterler ifade özgürlüğünü kısıtlayıcı bir araç olarak kullanılmamalıdır. Böyle bir düzenleme fikir özgürlüğünü kısıtlayıcı değil, tam tersine haber alma özgürlüğünü gerçek anlamda hayata geçirmeyi sağlayıcı nitelikte olmalıdır. Meslek yasası, gazetecilerin haklarını güvence altına alırken, aynı zamanda mesleki sorumlulukları ve etik ilkeleri de net bir şekilde tanımlamalıdır. Yine fırsatta vurguladığımız basın özgürlüğünün gerçek anlamda sağlamaması sorunumuz, adeta çözümsüzlüğe terk edilmiş haldedir. Türk Ceza Kanunu ile Terörle Mücadele Yasası’nda yer alan ve darbe dönemlerinden bu yana değişmeyen basın özgürlüğünü kısıtlayıcı maddeler mutlaka yeniden ele alınarak düzenlenmelidir.  Özellikle "halkı yanıltıcı bilgiyi yayma" gibi muğlak ifadeler içeren maddeler, gazeteciler üzerinde büyük bir baskı oluşturmakta ve oto-sansürü artırmaktadır. Yüzlerce gazetecinin yargılandığı veya hapis cezası aldığı davalar, bu durumun ciddiyetini gözler önüne sermektedir. Dijitalleşmeyle birlikte yalan haberlerin ve dezenformasyonun yayılması da önemli bir sorun haline gelmiştir. Ancak, "Dezenformasyon Yasası" olarak bilinen Basın Kanunu'ndaki değişiklikler, gazeteciler üzerinde caydırıcı bir etki yaratarak otosansürü artırma riski taşımaktadır. Yasanın kapsamının belirsizliği, ifade özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Meslektaşlarımızın yazdıkları yazılar ve yaptıkları haberler nedeniyle gözaltına alınmasına, tutuklanmasına ve uzun yargılama süreçlerinde tutuklu kalmalarına artık son verilmelidir.” 

Çalışma şartlarının yeniden düzenlenmesi bir ihtiyaçtır

Gazetecilik mesleğinin çalışma koşullarının düzeltilmesi adına çalışmalar yapılması gerektiğini kaydeden Kolaylı, “Sektörümüzde, yasal düzenleme eksiklerinden kaynaklanan sorunların yanında, çalışma koşullarının neden olduğu olumsuzluklar da yaşanmaktadır. Yaklaşık 70 yıl önce, 20 Haziran 1952'de yayımlanarak yürürlüğe giren 5953 sayılı kanunda, 1961 yılında kapsamlı bir değişikliğe gidilerek meslektaşlarımıza önemli kazanımlar sağlanmıştır. Yıpranma hakkından yıllık izinlere, tazminat hakkından fazla mesaiye kadar geniş bir yelpazedeki bu kazanımlar, zamanla bir bir değiştirilmiş ve birçoğu geri alınmıştır. Bu yasanın da günümüz koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi sadece biz gazetecilerin değil, toplumumuzun bir ihtiyacı haline gelmiştir.  Ayrıca, ‘yıpranmada basın kartı sahibi olma şartı’ mutlaka kaldırılmalıdır.  Konuşmamı tamamlarken, örnek bir ev sahipliği ile bizleri ağırlayan Bolu Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Mert Minisker’e ve çalışma arkadaşlarına, Türkiye Gazeteciler Konfederasyonumuzun etkinliklerine her fırsatta katılan, destek olan siz değerli meslektaşlarıma ve değerli eşlerinize en içten şükranlarımı sunuyorum.” sözleriyle konuşmasını tamamladı.