- Haberler
- Ekonomi
- Finans Profesörü Boztosun: 2026 bütçesi refah mı, faizle dengelenmiş bir istikrar mı?
Finans Profesörü Boztosun: 2026 bütçesi refah mı, faizle dengelenmiş bir istikrar mı?
Kayserili Finans Profesörü Derviş Boztosun, TBMM'de yasalaşan 18,9 trilyon liralık 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'ni mercek altına aldı. Boztosun, bütçe açığı ve ağır faiz yükünün ekonomi yönetimi için kritik bir sınav olacağını vurguladı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 14 gün süren maratonun ardından, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi 21 Aralık gecesi kabul edilerek yasalaştı. Kayserili Finans Profesörü Derviş Boztosun, 1 Ocak 2026 itibarıyla yürürlüğe girecek olan bütçenin satır aralarını analiz ederek, dikkat çeken kalemleri ve olası riskleri değerlendirdi.
Profesör Boztosun açıklamalarında şu ifadelere yer verdi: "Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 14 gün süren yoğun görüşmelerin ardından, 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi 21 Aralık gecesi kabul edilerek yasalaştı. Hükümetin ‘istikrar ve refah bütçesi’ olarak tanımladığı 2026 bütçesi, hem iddialı hedefleri hem de tartışmalı kalemleriyle dikkat çekiyor.
Toplam 18,9 trilyon TL gider, 16,2 trilyon TL gelir ve 2,7 trilyon TL bütçe açığı öngören bütçe, bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 28’lik bir artışı işaret ediyor. Ancak rakamların satır aralarına bakıldığında, refah kadar ağır bir faiz gerçeği de bütçenin merkezinde duruyor.
Sosyal devlet vurgusu: Eğitim ve sağlık önde
Bütçede en büyük pay yine sosyal devlet harcamalarına ayrılmış durumda. Milli Eğitim Bakanlığı 1 trilyon 944 milyar TL ile bütçeden yüzde 15,3 pay alırken, sağlık harcamaları 3 trilyon 307 milyar TL seviyesine ulaşıyor. Dar gelirli kesimler için ayrılan 917 milyar TL’lik sosyal yardım kalemi, bütçenin sosyal yönünü güçlendiren unsurlar arasında.
Bu tablo, kağıt üzerinde sosyal devlete güçlü bir vurgu yapıldığını gösterse de, bu kaynakların ne kadarının hizmet kalitesine, ne kadarının mevcut açıkları kapatmaya gideceği yıl içinde netleşecek.
Savunma, teknoloji ve yerli sanayi
2026 bütçesinin bir diğer belirgin ayağı savunma ve sanayi yatırımları. 2 trilyon 155 milyar TL ayrılan savunma ve güvenlik harcamaları; KAAN, Kızılelma ve Çelik Kubbe gibi projeler üzerinden ‘yerli ve milli’ vurgusunu sürdürüyor.
Ayrıca OSB’lerde Bilim ve Teknoloji Liseleri kurulması gibi adımlar, sanayi-eğitim entegrasyonu açısından dikkat çekici. Ancak bu yatırımların uzun vadeli katma değeri, uygulama başarısına bağlı olacak.
Konut ve enerji: Vatandaşa dokunan başlıklar
‘Ev Sahibi Türkiye’ kampanyası için ayrılan 100 milyar TL, özellikle büyük şehirlerdeki barınma krizine bir yanıt olarak sunuluyor. Enerji sübvansiyonları için ayrılan 373 milyar TL ise yüksek faturaların sosyal maliyetini sınırlama amacı taşıyor.
Bu kalemler, bütçenin siyasi ve toplumsal açıdan en ‘hassas’ alanlarını oluşturuyor.
Asıl tartışma: Faiz yükü ve vergi adaleti
Muhalefetin en sert eleştirisi ise faiz giderleri üzerinden şekillendi. 2,7 trilyon TL’lik faiz gideri, bütçe açığıyla neredeyse birebir. Başka bir ifadeyle, toplanan her 5 liralık verginin 1 lirası faize gidiyor.
Dahası, vergi gelirlerinin büyük bölümünün KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilerden oluşması, ‘yük kimin sırtında?’ sorusunu yeniden gündeme taşıyor. Bu yapı değişmedikçe, bütçede refah söylemi ile vatandaşın hissettiği gerçeklik arasındaki mesafe kapanmıyor.
Sonuç: Dengeli ama kırılgan
2026 bütçesi; deprem bölgesinin yeniden inşası, savunma sanayii ve teknolojik dönüşüm hedefleriyle iddialı. Ancak yüksek faiz yükü, bütçe açığı ve vergi adaleti tartışmaları bu hedeflerin en zayıf halkasını oluşturuyor.
1 Ocak 2026’da yürürlüğe girecek bu bütçenin, enflasyonu gerçekten yüzde 20’nin altına çekip çekemeyeceği ve yüzde 3,8’lik büyümeyi ne pahasına sağlayacağı, ekonomi yönetiminin en büyük sınavı olacak."