Ekonominin yeni kabusu: Her 100 TL'nin bakın ne kadarı tahsil edilebiliyor!
Finans Profesörü Derviş Boztosun, tahsilat krizinin Türkiye ekonomisini tehdit ettiğini açıkladı. Sadece altı ay içinde alacak/hasılat oranının yüzde 13'ten yüzde 27'ye fırladığına dikkat çeken Boztosun, özellikle KOBİ'ler için hayati risk taşıyan bu durumun aşılması için acil ve yapısal çözümler gerektiğini vurguladı.
Kayserili Finans Profesörü Derviş Boztosun, Türkiye ekonomisinin 2025'in ilk yarısını, tahsilat krizinin giderek derinleştiği bir tabloyla kapattığını belirtti. Boztosun, bu durumun ekonomik istikrar ve büyüme hedefleri üzerinde ciddi bir tehdit oluşturduğunu vurguladı.
Profesör Boztosun açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Türkiye ekonomisi 2025’in ilk yarısını, tahsilat krizinin giderek derinleştiği bir tabloyla kapattı. Borsada işlem gören finans dışı 400 şirketin verileri, durumun vahametini net biçimde ortaya koyuyor: 33 şirketin alacakları, hasılatlarını aşmış durumda. Dahası, tahsilat süreleri belirgin şekilde uzuyor. Alacak/hasılat oranı yalnızca altı ay içinde %13’ten %27’ye fırlamış durumda. Bu dramatik artış, yalnızca şirketlerin nakit akışında bir sıkışıklık yaratmıyor; aynı zamanda ekonomik istikrar ve büyüme hedefleri üzerinde ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Sektörel dağılıma bakıldığında tablo daha da endişe verici. Kağıt-gazete sektöründe alacakların hasılata oranı %51’e, savunmada %50’ye ulaşmış. Bu oranlar, söz konusu sektörlerde tahsilatın neredeyse imkânsız hale geldiğini gösteriyor. Maliyetlerin arttığı, finansmana erişimin zorlaştığı bir dönemde bu yükün altından kalkabilmek, birçok firma için neredeyse imkânsız. Buna karşın ticaret, madencilik, ulaştırma ve turizm gibi alanlar şimdilik nispeten daha sağlam duruyor. Bu farklılık bize, sektörlerin dalgalanmalara karşı dayanıklılık seviyesinin ne denli farklı olduğunu da gösteriyor.
KOBİ’ler için bu tablo hayati bir risk
Türkiye genelinde 100 bini aşkın şirketin alacak sorunlarıyla boğuştuğu hesaplanıyor. Özellikle KOBİ’ler için bu tablo hayati bir risk. Tahsilat sürelerinin uzaması, konkordato ve iflas başvurularını artırıyor. Bir şirketin alacağını tahsil edememesi, zincirleme bir etkiyle diğer firmaları da sıkıntıya sokuyor. Ortaya çıkan domino etkisi, yalnızca finansal dengeleri değil, üretim kapasitesini, istihdamı ve tüketici güvenini de aşındırıyor.
Peki, çözüm ne?
Şirketlerin nakit akışını destekleyecek acil önlemler artık ertelenemez. Devlet destekli kredi paketleri, vergi ertelemeleri, ödeme vadelerinin yeniden düzenlenmesi gündeme alınmalı. Ayrıca alacak yönetiminde dijital ve şeffaf sistemler kurulmalı. Konkordato süreçlerinin hızlandırılması ve daha şeffaf hale getirilmesi, piyasadaki güveni yeniden inşa etmenin ön koşulu.
Bu kriz, yalnızca şirketlerin değil, toplumun tamamının meselesi. Çünkü bugün tahsil edilemeyen alacaklar, yarın kapanan fabrikalara, işsiz kalan çalışanlara ve azalan vergi gelirlerine dönüşüyor. Eğer ağustos itibarıyla somut ve kararlı adımlar atılmazsa, Türkiye’nin büyüme hedefleri ağır yara alabilir.
Şimdi yapılması gereken, günü kurtaracak pansumanlarla vakit kaybetmek değil; yapısal çözümlerle ekonominin damarlarını yeniden açmak. Aksi halde, tahsilat krizi, ekonominin en zayıf noktasından girerek tüm sistemi çökertme riski taşıyor."