Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Develi'de bir zamanlar yaşamın kalbi olan su değirmenleri yok oluyor. İhsan Yalçınkaya ve Nezir Ötegen'in derlemesiyle gün yüzüne çıkan bu kültürel miras, sabrın, dostluğun ve doğal üretimin simgesiydi.

Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Develi ilçesinde bir zamanlar hayatın ve bereketin simgesi olan su değirmenleri, ecdadın mühendislik dehasıyla inşa edildiği yerlerde tarihin derinliklerine gömülüyor. Erciyes Dağı'ndan beslenen su kaynakları üzerine kurulan onlarca su değirmeni, günümüzde sadece hatıralarda yaşıyor. Maarifçi ve Kültür Tarihi Araştırmacısı İhsan Yalçınkaya'nın anlatımları ve Araştırmacı Yazar Nezir Ötegen'in derlemesiyle gün yüzüne çıkan bu kaybolan değerler, bir dönemin yaşam biçimini gözler önüne seriyor.

Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Bir zamanlar yaşayan mekanlar: Develi'nin değirmenleri

Develi'nin Kabaklı'dan İncesu, Çaylıca, Çöten'e; Gümüşören'den Ayşepınar'a; Yeniköy'den Şıhlı'ya; Soysallı, Eşelik, Öksüt'e kadar birçok köyünde sayısız su değirmeni bulunuyordu. Örneğin, Saraycık Köyü'nde Koca Pınar Su kaynağından Sarıkayaya kadar onlarca değirmen hizmet vermiş. Köyde sadece Çıkılılar'ın, Ali Yıldırım'ın, Abdullah Özkan'ın, Hacı Aslan'ın un ve gendime değirmenleri olmak üzere 5 adet değirmen faaliyetteydi. Saraycık köyünden Muzaffer Başar'ın aktardığı bilgilere göre, Tufanbeyli ve köylerinden buğday getirip öğütmek isteyenler, Temmuz ayında bırakıp güzün gelip unlarını alırmış. Bu değirmenler, 1970'li yılların sonlarında Bakırdağı'na elektrikle çalışan değirmenler yapılana kadar varlığını sürdürmüş.

Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Su değirmenlerinin mekanizması ve hazırlık süreci

Su değirmenleri, iki taştan oluşan, yüksekten gelen basınçlı suyun çarkın pervanesini döndürmesiyle çalışan eski bir tarım sanayi kolu olarak biliniyor. Genellikle yerleşim yerlerinden uzakta, su kaynağına yakın yerlerde ve sahibinin adıyla anılarak kurulurdu.

Un mevsimi yaklaşırken değirmen sahipleri hummalı bir hazırlığa girişirdi. Çarkın ve varilin bakımı, su kanallarının temizlenmesi, buğday ambarının onarımı ve en önemlisi değirmen taşının "dişeğilenerek" keskinleştirilmesi gibi meşakkatli işler yapılırdı. Taşın öğütme ayarını yapan demir anahtar, tahılı taşa veren çakıldak, unun birikeceği tekne gibi tüm gereçler titizlikle kontrol edilirdi.

Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Değirmen yolları, bekleyişler ve sohbetler

Yaz sonundan kış başına kadar faaliyet gösteren su değirmenlerinin arkları her yıl temizlenirdi. Değirmenciler için en büyük dert ise suyun yeterli olmasıydı. Ekinler biçilip harmanlar savrulduktan sonra, yıkanıp kurutulan zahireler, kağnılarla değirmenlere taşınırdı.

Değirmen yolculukları, beraberinde azıkları, sohbetleri ve uzun bekleyişleri getirirdi. Değirmen önündeki düzlükler, sadece tahıl öğütmeye gelenlerin değil, satıcıların, dilencilerin ve yolcuların da uğrak yeriydi. Çocuklar için kocaman bir oyun sahası olan bu alanlar, neşe dolu anılara ev sahipliği yapardı. Değirmende sıra beklemek büyük bir sabır işiydi. "Sabreden derviş muradına ermiş" sözü, belki de en çok burada anlam bulurdu.

Su değirmenleri, sadece bir üretim yeri değil, aynı zamanda düşüncelerin, sırların, sevinçlerin ve hüzünlerin paylaşıldığı samimi bir ortamdı. Dereden akan suyun şırıltısı, rüzgarın uğultusu ve yaprakların hışırtısı eşliğinde insanlar, hayat hikayelerini, imkansız aşkları, acıları ve sevinçleri dile getirirdi. En dokunaklı ağıtlar, en içten türküler burada yankılanırdı.

Bir zamanlar yaşamın kalbiydiler, akan zamanla kayboldular!

Değirmen kültürü ve geleceği

Değirmenler, geleneklerin, göreneklerin, atasözleri ve deyimlerin de ilham kaynağı olmuştur. Düğünlerdeki taklit oyunları, çoban oyunları, un öğütmenin törensel aşamaları gibi unsurlar milli ve yerel kültürümüzde önemli bir yer tutar.

Su değirmenlerinde ücret yerine "hak" veya "pay" verilirdi. Öğütülen üründen alınan bu hak, "şinik" veya "urup" gibi ölçü birimleriyle belirlenir ve kutsal sayılırdı. Değirmenler, unun yanı sıra bulgur ve hayvan yemi olarak kullanılan zavaranın da öğütüldüğü yerlerdi.

Geçmişte kağnılarla yapılan bu meşakkatli yolculuklar, günümüzde modernleşmeyle birlikte kısalsa da, insanlarımızın doğaya ve doğal olana özlemi her geçen gün artıyor. İhsan Yalçınkaya ve Nezir Ötegen'in vurguladığı gibi, su değirmenleri; sevginin, dostluğun ve vefanın yaşandığı mekanlardı. Değerlerimizin hırpalandığı bu dönemde, su değirmenleri doğal üretimin sembolü olarak yeniden eski görkemli günlerine dönmeye hazırlanıyor.