Arıkan: Sanal bahis oynama yaşı 10'a düşmüş!
Haftalık grup konuşmasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, uyuşturucu kullanım yaşının 15'e, sanal bahis oynama yaşının 10'a düştüğünü belirterek, 'Uyuşturucu ve kumarla mücadele ediyor gibi görünüp, uyuşturucu ve sanal bahsi Türkiye'nin en önemli problemi haline getiren politikaların sahibi siz değil misiniz?' diye sordu. Ayrıntılar Kayseri Olay Haber bülteninde…
Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, Yeni Yol Grubu’nun haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Konuşmasının hemen başında 27 Mayıs 1960 darbesine yer veren Arıkan, “Hukuksuz yargılamalar sonucu idam edilen Başbakan Adnan Menderes, Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan’ı rahmetle anıyorum. 56 yıldır; her türlü vesayete karşı mücadele veren, partileri kapatılan, liderleri cezaevine atılan Milli Görüş olarak bir kez daha diyoruz ki; Ne askerî ne de sivil vesayet,
Tek yol demokrasi, hukuk ve adalet. Demokrasiye, milli iradeye ve sandığa vurulmak istenen hiçbir prangayı kabul etmedik, etmiyoruz, etmeyeceğiz”
Sanal bahis oynama yaşı 10’a düşmüş!
“Gençler ve gençliğimiz bizim en büyük zenginliğimiz.” diyen Arıkan, yıllardır övünülen genç nüfus potansiyelinin düştüğünü belirterek, “İktidar 2025 yılını aile yılı ilan ederek, ailenin önemine dikkat çekmek istedi. Yetmemiş olacak ki Sayın Cumhurbaşkanımız; 2026- 2035 arası dönemi ‘Aile ve Nüfus 10 Yılı’ ilan etti. Değerli arkadaşlar, biz; bu tespiti önemsiyoruz. Bu çabayı kıymetli buluyoruz. Bu konuda atılacak her samimi adımı da sonuna kadar destekleyeceğimizi ilan ediyoruz. Fakat, şunu ifade etmeden geçemeyeceğim;
23 yıldır Türkiye’yi yöneten bir iktidar açısında bu bir vaat değil, ancak bir itiraf olabilir. 23 yıldır; aileyi ve gençleri
İş hayatında, eğitimde, kültürde, şehir planlamasında, sosyal politikalarda ihmal ettiklerinin itirafıdır.
2003’ten 2024’e boşanma sayısı 2 milyon 839 bin 890 aile olmuş.
Sadece geçen sene 186 bin 536 çocuğumuz velayete verildi.
Nikah şahitliğini yaptığınız düğünlerde; en az üç çocuk sözü alırken
bir aileyi bir çocuğa bakamayacak hale getiren politikaların sahibi siz değil misiniz?
Uyuşturucu kullanım yaşı 15’e
Sanal bahis oynama yaşı 10’a düşmüş.
Uyuşturucu ve kumarla mücadele ediyor gibi görünüp,
uyuşturucu ve sanal bahsi Türkiye’nin en önemli problemi haline getiren politikaların sahibi siz değil misiniz?
Geçen hafta yine bu kürsüde 5 milyon ev gencine dikkat çektik.
Türkiye’de 26 buçuk milyon hane var.
2024’te tek kişiden oluşan hane sayısı tam 5.3 milyona çıktı. Biz “Aile kurumu hedef alınıyor, gençlerimiz evlenemiyor” dediğimizde ‘dindar nesil yetiştiriyoruz’ diyerek gerçeğin üstünü örten siz değil misiniz? Sabah kuşağı programlarına gelen şikayet sayısı yaklaşık 30 bin. Her fırsatta aile kurumunu övüp, yandaş kanallarda aileyi hedef alansabah kuşaklarına çocuk sahibi olmayı külfet gibi gösteren ahlaksız dizilere yol veren siz değil misiniz? Hiç kusura bakmayın, işbilmez yönetiminiz sebep, doğum hızının düşmesi, ailelerin parçalanması sonuçtur!”
Adalet değil, çifte standarttır!
Konuşmasında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yönelik operasyonlara da yer veren Arıkan, yaşananların adalet değil, çifte standart olduğunu belirterek, şunları söyledi: Ülke ekonomisine bakıyorsunuz tsunami vurmuş. Adalete bakıyorsunuz kasırga vurmuş. Eğitimde, sağlıkta, sokakta fırtınalar kopuyor;
Ama iktidar dalgalarla gündemi meşgul ediyor. İstanbul’da 1. Dalga, 2. Dalga, derken 4. Dalga’ya kadar geldik. Ya insan sormadan edemiyor: Niye bu dalgalar hep karşı sahilleri vuruyor? Niçin sizin yalılarınızın, villalarınızın, otellerinizin sahillerine uğramıyor? Ya niçin bu kasırgalar sizin gemilerinize, gemiciklerinize dokunmuyor?
Hep söyledik yine söylüyoruz: Biz yolsuzluğu da, hukuksuzluğu da, haksızlığı da karşıyız! Her koşulda ve herkes için adalet istiyoruz! Bakın arkadaşlar, bugün Türkiye’de 24 belediye kayyumda, içlerinde bir tane iktidar belediyesi yok. Sayısını bilmediğimiz gazeteci ve akademisyen cezaevinde, içlerinde bir tane iktidar yanlısı yok. Bu hukuk değil, hukuksuzluktur. Bu adalet değil, çifte standarttır! Ve maalesef bugün Türkiye, Adında ‘Adalet ve Kalkınma’ olan bir partinin iktidarında; hem “adalet” hem de “kalkınma” krizi yaşıyor!
Ne satıcı seviniyor ne alıcı seviniyor
Yaklaşan kurban bayramı öncesi ne alıcıların ne de satıcıların sevinmediğini belirten Arıkan, iktidara seslenerek, “Dalgalarla uğraştığınız kadar, ortaya çıkardığınız yıkımlarla da uğraşın! Bakınız; Kurban Bayramı geliyor… Ama bu bayramda ne satıcı seviniyor ne alıcı seviniyor. Çünkü ülkede ne tüketici kurbana ulaşabiliyor, ne üretici hayvanını satabiliyor. İnsanımız süt alamıyor, yoğurt alamıyor, peynir alamıyor. Bayram sofrasında bolluk değil, yokluk konuşuluyor.
Arkadaşlar!
Bu ülke zorlukları gördü!
Bu ülke yoklukları gördü!
Bu ülke kuyrukları gördü!
Ama ilk kez bu ülke, bu iktidar döneminde, Peynire alarm, bebek mamasına kilit takıldığını gördü! Mesele vatandaşın sofrasıdır. Mesele çocukların içemediği süt, annelerin alamadığı mama, tencereye girmeyen ettir. Mesele bu milletin yaşam kalitesidir! Biz Saadet Partisi olarak yıllardır söylüyoruz: Süt üreticisini korumadan et sorununu çözemezsiniz. Damızlık hayvanı korumadan üretimi artıramazsınız. 2025 yılı başında çiğ süt fiyatı 17,15 TL’ye çıkarıldı ama daha üretici o sütü satmadan yem fiyatları yükseldi. Yani üretici sattığı sütle yem alamıyor! Ulusal Süt Konseyi’nde yapılan göstermelik değişiklikler üreticiyi korumuyor arkadaşlar!
Süt üreticisi, birkaç kartelin insafına terk edilmiş durumda. Benim süt üreticisi, emekçi kardeşim ineklerini kesime göndermek zorunda kalıyor!
Arkadaşlar, süt fiyatını baskılayıp enflasyonu düşürmek için uygulanan politikalardan dolayı, son 5 yılda 1 milyondan fazla damızlık inek kesildi. Peki bu yok oluşu kim durduracak? Bir yanda süt inekleri kesime giderken, diğer yanda ithalat rekorları kırılıyor.
İşte bu kafa enflasyonu bitireceğiz diye diye, enflasyonu bitiremedi amahayvancılığı bitirdi!
Peki çözüm nedir?
Süt/yem paritesi en az 1,5 olacak şekilde çiğ süt fiyatı güncellenmeli, üreticinin zararı önlenmelidir.
Yem bitkilerinde dışa bağımlılık bitirilmeli; yerli üretim teşvik edilmelidir.
Meralar ranta değil üretime tahsis edilmeli, kaliteli yem üretimi artırılmalıdır.
Hayvan ithalatı durdurulmalı, yerli damızlık programlarıyla uzun vadeli üretim güvence altına alınmalıdır.
Bugün geldiğimiz noktada, maalesef bu yanlış politikalar yüzünden Kurban Bayramı artık bayram olmaktan çıkmış, bir çaresizlik tablosuna dönüşmüştür. Satıcının da, alıcının da eli kolu bağlı durumda. Üretici bu durumdayken tüketicinin durumu nasıl peki? Karşımızda yine içler acısı bir tablo var. Hani diyorlar ya Türkiye büyüyor, hayvancılık büyüyor, milli gelir artıyor. Ama emekli ikramiyeleri ve kurbanlık fiyatları hiç de öyle demiyor! Türkiye’de 2018 yılında verilen ilk emekli ikramiyesiyle Kurban kesebiliyordunuz, üzerine toruna verecek harçlık da kalıyordu! Şimdi verilen 4 bin lira ikramiyeyle bırakın kurban kesmeyi bırakın toruna harçlık vermeyi Bayramlık tatlıyı şekeri bile alamıyorsunuz! Arkadaşlar biliyorsunuz büyükbaş bir kurbana ancak 7 hisseyle girebiliyorsunuz. Bu bayram verdikleri ikramiye ile, 40 emekli bir araya gelse bir dana kesemiyor. Türkiye’nin büyüdüğünü, milli gelirin arttığını mı göstermek istiyorsunuz? Buyurun hodri meydan. Emekliye 1 maaş ikramiye verin! Sakın yok demeyin! Canınız İstediğinde birilerine 3’er maaş 5’er maaş verdiğinizi biz çok iyi biliyoruz!”