Arıkan: Kaş yaparken göz çıkarmayın!
İktiranın 'Terörsüz Türkiye' olarak adlandırdığı süreci değerlendiren ve iktidarı 'Kaş yaparken göz çıkarmayın' diyerek uyaran Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, 'Eli silah tutanları affederken eli kalem tutanları, eli pankart tutanları içerde tutarsanız bunun toplumsal vicdanda karşılığı olmaz.' diye konuştu. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…
Haftalık grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, iktiranın ‘Terörsüz Türkiye’ olarak adlandırdığı süreci de değerlendirdi. ”Kaş yaparken göz çıkarmayın” diyerek iktidarı uyaran Mahmut Arıkan, “Ülkemizin bir başka önemli gündemi, “yeni çözüm süreci”. Biz Saadet Partisi olarak, bu süreçte endişelerimizi de, beklentilerimizi de şeffaf bir şekilde hem muhataplarımızla hem de aziz milletimizle paylaşıyoruz. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum: Milli Görüş hareketi olarak 56 yıldır, bu konunun çözümü için çalışıyoruz. ‘Terörsüz Bir Türkiye’ diye ifade ediliyor. Biz ‘Yaşanabilir Bir Türkiye’ diyoruz. Bundan kastımız; bu topraklarda bir tek evladımızın daha canının yanmamasıdır, adaletin tesis edilmesidir. Kalkınmanın süratli ve yaygın olmasıdır. Süreçlerin ‘tek bir kazanıma’ odaklanmasına karşıyız.
Endişelerimiz tamamen ortadan kalkmış değil!
Şu konuda memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum: Biz en başından beri sürecin, kapalı kapılar ardında değil Türkiye Büyük Millet Meclisinde yürütülmesini vurguladık. Gelinen noktada, bu konuda bir mutabakatın sağlanmış olması sevindiricidir. Ancak! Endişelerimiz tamamen ortadan kalkmış değil! Meclise getirilecek olan, 10. Yargı Paketi; Bu sürecin akıbetini belirleyecektir. Şimdiden uyarıyoruz. Kaş yaparken göz çıkarmayın! Eli silah tutanları affederken; eli kalem tutanları, eli pankart tutanları içerde tutarsanız bunun toplumsal vicdanda karşılığı olmaz. Yargı paketi, sadece sürecin kapsamıyla sınırlandırılmamalı, KHK mağdurları başta olmak üzere, adalet beklentisi olan bütün kesimleri kapsayacak şekilde düzenlenmelidir.
Geçmişte yaşanan acı tecrübeler ortadadır. Milletimizin bir kez daha hayal kırıklığına uğramasına izin verilmemelidir. Saadet Partisi olarak biz; Akan kanın durması, şiddetin son bulması ve gerçekten Yaşanabilir Bir Türkiye’nin inşa edilmesi için atılan her samimi adımın yanında olduk, olmaya da devam edeceğiz. Ancak unutulmasın ki! Af, adalet yoksa tesirli olmaz. Birlik, hakkaniyet yoksa kalıcı olmaz. Çözüm, milletin iradesi yok sayılarak inşa edilemez! Siyasetin görevi; bu ülkenin yaşanabilirliğine ve insanımızın geleceğine dair kaygıları ortadan kaldırmak ve umudu çoğaltmaktır. Bize düşen hak ve adalet temelli bir yol yürümektir. Çözümün ve birlikteliğin sigortası budur. Ahlak, kendimiz için ne istiyorsak başkaları için de aynısı isteyebilmektir. Tekraren ifade ediyorum: Türkiye’nin normalleşmesi ve demokratikleşmesi Sadece ‘Terörsüz Bir Türkiye’ kavramına hapsedilemez. İhtiyacımız olan; Yaşanabilir Bir Türkiye’dir. Adil Ekonomik Düzendir. Ve Şahsiyetli Bir Dış Politikadır.”
“Yeni Dünya” İstanbul’da kurulacaktı
Konuşmasında küresel ve bölgesel konulara da değinen Arıkan, İstanbul’da yapılması planlanan İstanbul Zirvesi’nin gerçekleşmediğini hatırlatarak, “İktidarın; ABD, İsrail ve küresel sermaye ile devam etmekte olan ilişkileri de bizi kaygılandırıyor. Yine de biz; iktidarın, dünyada ve bölgede yaşanan gelişmeleri görerek, yeni bir planda figüran olmayı değil, yeni bir yol haritası çizmeyi denediğine inanmayı isteriz. Mesela geçtiğimiz hafta İstanbul’da düzenlenmesi beklenen bir zirve vardı. Trump gelecekti, Putin gelecekti, Zelenski gelecekti. Hatta öyle ki ‘Yeni Dünya’ İstanbul’da kurulacaktı. Fakat zirve Özdemir Asaf’ın meşhur şiirine döndü: ‘Geleceğim bekle dedi, ben beklemedim, o da gelmedi.’
Bizler Türkiye’nin Rusya ile Ukrayna arasındaki bu arabulucu rolünü önemsiyor ve destekliyoruz. Fakat bu arada dikkatlerinizi çekmek istediğim bir konu var: Kırım tam olarak bu arabuluculuğun neresinde? Oradaki 500 bin Tatar kardeşimiz bu görüşmelerin herhangi bir yerinde bulunabiliyorlar mı? Hakikaten iktidardan tek bir ‘Kırım’ hakkında değerlendirme duyan oldu mu? İstanbul’da kurulacağı söylenen yeni düzende; Gazze’de yaşananlara susmak, Karadeniz’de Kırım’dan Akdeniz’de Kıbrıs’tan vazgeçmek varsa, hiç kimse kusura bakmasın, buna ‘yeni düzen’ denmez. Biz de böyle bir düzenin figüranı olmayız!
İktidarı uyarıyoruz; Tarihin en büyük soykırım ve sürgünlerinden birini yaşayan, Kırımlı kardeşlerimize sahip çıkmak, tarihimize, medeniyetimize ve ecdadımıza karşı bir sorumluluktur. Bu vesileyle 18 Mayıs’ta yıl dönümünü yaşadığımız Kırım Tatar Sürgünü ’nünde hayatını kaybeden, vatanlarından koparılan tüm mazlum kardeşlerimizi rahmetle anıyorum.
Sözde Yeni Dünya’nın en fiyakalı enstrümanlarından biri de ‘Dostum Trump’ söylemidir. Dostum Trump hitabı, neticede Kıbrıs üzerindeki kuşatmayı bitirmeyecekse, bu sorunu çözemeyecekse bu dostluğun kime ne faydası var? Gazze’de kardeşlerimiz her gün katliama uğramaya devam edecekse bu dostluğun ne anlamı var? Siz; ‘Küresel güç Türkiye’ hedefinden, Trump’ın iki dudağı arasından çıkan kelimelere odaklanan Türkiye’ye hangi ara geldiniz?
Ayrıca görüyoruz ki: Trump’a tek dostum diye hitap eden Sayın Erdoğan değilmiş! Trump'ın Körfez ülkelerine yaptığı ziyaretler bizim medyamızda da geniş yer buldu. Körfez ülkeleri bu bölgenin halklarının alın terini, emeğini, saçının telini hiçbir masada, pazarlık malzemesi yapmayacağımız kadınlarımızı alet ettikleri törenlerle altın tepside Trump’ın emrine verdiler. 3 trilyon doları aşan anlaşmalar, Amerika'nın bahtına, gelemeyen Trump'ın arkasından avunmak ise bize düştü. Trump’a bölgede dostluk yapmak isteyen çok lider, çok ülke var. Fakat mazlum Gazzelilerin haklarını olması gerektiği gibi savunan, o paraları verirken Gazze’de ateşkesi şart koşabilecek cesarette neredeyse hiçbir lider yok.
Galata’da miting, hamburgercide protesto gösterileri yapan iktidar…
Gazze’de insanlık suçu hala işleniyor. Kadınların, çocukların, yaşlıların, hastaların göz göre göre katledildiği bir vahşet hala yaşanıyor. Her geçen gün bombaların şiddeti artarken, ne yazık ki sessizliğin dozu da artıyor. Bunu bizzat Siyonist bir yetkili şöyle itiraf ediyor: ‘Bu gece Gazze’de 100 kişiyi öldürdük ama kimsenin umurunda değil. Çünkü herkes bir gecede 100 Gazzelinin öldürülebileceği gerçeğine alışmış durumda. Biz alışmayacağız! Ne bu vahşete, ne bu sessizliğe, ne de bu ikiyüzlü düzene asla alışmayacağız. İşte bu irade ve inançla, sözde değil, özde bir tavır ortaya koymak için mücadele ediyoruz. Bir süredir, bu katliama karşı sadece kınamakla kalmayan, gerçekten bir duruşu temsil eden somut adımların atılması için yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Bu çerçevede dün Meclis Genel Kurulu’nda bir önerge verdik. Meclisin gündemi, her gün onlarca çocuğun, kadının, masumun katledildiği Gazze olsun istedik. Türkiye Büyük Millet Meclisi, diğer parlamentolara örnek olsun istedik. Ancak, Galata’da miting, hamburgercide protesto gösterileri yapan konuşmaya gelince, mangalda kül bırakmayan, iktidar; haydi Mecliste somut bir adım atalım deyince, bu önergemizi reddetti. Kurumsal çağrılarımız yanıtsız kaldı, bireysel girişimlerimiz sonuçsuz bırakıldı. Meclis’te Gazze’yi bugün konuşmayacaksak ne zaman konuşacağız? Meclis’te Gazze bugün gündemimiz olmayacaksa ne zaman olacak?
Buradan bir kez daha sesleniyoruz: Gelin; zulme karşı durmakta gecikmeyin. Gelin; bölgenin huzurunu eline kan bulaşmışlara emanet etmeyin. Yoksa yarın geç olabilir - hem sizin için hem insanlık için…”