Arıkan: Bu topraklara barış, kan akıtarak değil, ter akıtarak gelecektir

Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, haftalık grup toplantısında 'Terörsüz Türkiye' sürecini değerlendirerek, 'Bu topraklara barış, kan akıtarak değil, ter akıtarak gelecektir. Silahın bırakılması önemli, aynı şekilde milleti ayrıştıran zihniyetin terk edilmesi de önemli.' Diye konuştu. Ayrıntılar Kayseri Olay haber bülteninde…

Arıkan: Bu topraklara barış, kan akıtarak değil, ter akıtarak gelecektir
TAKİP ET >> Google News ile Takip Et

Saadet Partisi Genel Başkanı Kayseri Milletvekili Mahmut Arıkan, Yeni Yol grubunun haftalık olağan grup toplantısında konuştu. Gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Arıkan, konuşmasında ‘Terörsüz Türkiye’ sürecini de değerlendirdi. Milli Görüş hareketi olarak milletin kardeşliği ve terörün çözümü için büyük çabalar harcadığını belirterek, ‘Bunun için Milli Görüş tarihimizde; biri 1991 biri de 1994 yılında iki ayrı rapor yayınladık. Kimsenin cesaret edemediği bir dönemde, Erbakan Hocamız Bingöl’de o meşhur konuşmasını yapmış, bunun için DGM’de yargılanmış ve kendisine siyasi yasak getirilmişti. Yine 2009 yılında, bu sefer Saadet Partisi olarak Kürt meselesinin çözümüne ilişkin yeni bir rapor hazırladık. Bu raporu -isme özellikle dikkat çekmek istiyorum- ‘Gönüllü Birliktelik ve Kardeşlik’ başlığı ile kamuoyuyla paylaştık. Yani bizler; ne tek tipçi jakoben anlayışa teslim olduk, ne de küresel güçlerin ülkemiz üzerindeki oyunlarını görmezden geldik. Milli Görüş Hareketi, bütün bu çabayı ortaya koyarken -tıpkı bugün olduğu gibi- o gün de her türlü itham, iftira ve baskıya maruz kaldı. Buna rağmen; ne küstük, ne geri adım attık, ne de kınayanın kınamasına aldırdık; milletimizin kardeşliğine, birlik ve beraberliğine katkı yapacak hakikatleri en güçlü şekilde dile getirmeye devam ettik.’ dedi. 

12 Mayıs'ta PKK'nın kendini feshetme ve silah bırakma açıklamasıyla sürecin daha ileri bir noktaya taşındığını ifade eden Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: Bizim için; akan kanın durmasına, şiddetin son bulmasına,  siyasetin alanının genişlemesine, hak ve özgürlükler üzerindeki kısıtlamaların, kalkmasına vesile olacak her adım kıymetlidir. Biz iktidarın şiddetin önüne geçmeye yönelik samimi çabalarını desteklemekten imtina etmeyiz. Ancak iktidarın ‘neyin olmaması gerektiğine’ dair bir vurgu olan ‘Terörsüz Türkiye’ tanımlamasının yeterli olmadığı kanaatindeyiz. İhtiyacımız olanı, istemediğimizi değil, istediğimizi dile getirerek söylemeliyiz. Terörsüz Türkiye’ müphem bir kavramdır. Bizim ihtiyacımız olan ‘Yaşanabilir bir Türkiye'dir’. Yaşanabilir bir Türkiye'de terör de yoktur, kayyım da yoktur. Yaşanabilir bir Türkiye'de şiddet de yoktur, gözdağı vermeye yönelik gözaltılar da yoktur. Yaşanabilir bir Türkiye'de kin ve nefret dili de yoktur, inkar ve asimilasyon politikaları da yoktur. Yaşanabilir bir Türkiye'de anneler de ağlamaz evlatlar da yitirilmez. Yaşanabilir bir Türkiye'de hukukun üstünlüğü, emeğe saygı, hakça paylaşım vardır. Yaşanabilir bir Türkiye'de devletin işleyişini, kanun hükmünde kararnameler değil; adalet belirler.’ 

Konuşmasında iktidardan beklentilerini de açıklayan Arıkan, ‘İktidarın da; baskı ve tahakkümden vazgeçmesi, ülkeyi şeffaf bir şekilde yönetmesi, TBMM'yi gerçekten bir müzakere zeminine dönüştürmesi aynı şekilde olumlu bir gelişme olacaktır. Genel Başkanların, milletvekillerinin, belediye başkanlarının, gazetecilerin, öğrencilerin vicdanlarda karşılık bulmayan ithamlarla cezaevlerinde bekletilmesinin kimseye bir faydası olmayacaktır.
Biz iktidardan; samimi olmasını, şeffaf olmasını; varmak istediği hedefi toplumun her kesimiyle paylaşmasını; siyasi partileri düşman olarak görmekten vazgeçmesini; TBMM'yi gerçek bir müzakere zeminine dönüştürmesini; emperyalist baskılara boyun eğmemesini; bölgede muhtemel savaş ve çatışmalara aparat olmamasını; hiçbir insanımızı ötekileştirmeden herkese kucak açarak memleketi yönetmesini; tüm bu süreçlerde de yapılan uyarılarımızı can kulağıyla dinlemesini, bekliyoruz. Milyonlarca insanımız, 100 yılı aşkın bir süredir sıkı yönetimlerle, olağanüstü hallerle, darbelerle, muhtıralarla, kalkışmalarla, kayyımlarla, faili meçhullerle, parti kapatmalarla ve siyasi yasaklarla bir türlü normalleşemeyen bir ülke olmanın faturasını ödedi.’ diye konuştu. 

Bu topraklara barış, kan akıtarak değil, ter akıtarak gelecektir 

‘Yaşanabilir Bir Türkiye’ için elimizi değil gövdemizi taşın altına koymakta bir an bile tereddüt etmeyiz’ diyen Arıkan, açıklamalarını şöyle sürdürdü: ‘Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı aynı gidişatın bir tekrarı olmamalı. Biz bunun için üzerimize düşeni yapmaya hazırız ve yapacağız da. Her zaman söylediğimiz gibi;
Bugün de ‘Yaşanabilir Bir Türkiye’ için elimizi değil gövdemizi taşın altına koymakta bir an bile tereddüt etmeyiz.
Asıl mesele şimdi başlıyor. Bu süreç sadece duygularla, hamasetle, propagandayla değil; sağduyu ve stratejik akılla yürütülmelidir. Bakınız, -az önce ifade ettiğim- Milli Görüş’ün tarihi tecrübesine dayanarak, şu uyarıyı yapmak istiyorum: Bu topraklara barış, kan akıtarak değil, ter akıtarak gelecektir. Silahın bırakılması önemli, aynı şekilde milleti ayrıştıran zihniyetin terk edilmesi de önemli.
Evet! Silahlar bir daha çıkmamak üzere yok edilmelidir. Ancak silahlarla birlikte, ülkemize ve bölgemize yönelik emperyal planlar da yerin altına gömülmeli, tarihin çöplüğüne atılmalıdır. Gerçek çözüm Roma’da, Oslo’da, Londra’da, Washington’da değil; Diyarbakır’da, Edirne’de, Trabzon’da, Ankara’dadır.

Bu iş partiler üstü bir iştir

Çözümün adresinin Ankara, temsilcisinin de millet olduğunu belirten Arıkan, açıklamasında şu görüşleri dile getirdi: ‘Kardeşliği hep birlikte büyütmek için; Kürt vatandaşlarımızın tek temsilcisinin ‘PKK’, sorunun tek muhatabının da ‘iktidarmış’ algısını değiştirmeliyiz. Kimse kusura bakmasın! Bu mesele sadece AK Parti’nin, MHP’nin, DEM Parti’nin meselesi değildir. Türkiye 1’den de, 3’ten de büyüktür! Bu mesele Türkiye’nin meselesidir. Unutmayalım ki; Teröre ödenen bedel, Aziz Milletimizin tümü tarafından ödenmiştir. Bu sürecin nasıl yürütüldüğünü bilmek başta şehit ve gazi ailelerinin olmak üzere; 86 milyon insanımızın en tabii hakkıdır. Dolayısıyla üzerine basa basa yine söylüyorum:
Çözümün adresi, Ankara’dır.
Makamı, Gazi Meclis’tir.
Temsilcisi de Aziz milletimizdir!
Buradan bir çağrıda bulunmak istiyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi, sadece bu süreci ele almak üzere; olağanüstü gündemle toplanmalıdır. Bakınız şu an meclisteyiz. 592 milletvekili var. Birkaçı dışında, milletvekillerinin bu süreçle ilgili hiçbir bilgisi yok.
AK Parti milletvekillerinin bile yok!
MHP milletvekillerinin bile yok!
DEM milletvekillerinin bile yok!
Allah aşkına, biz bunları Abdulkadir Selvi’den mi öğreneceğiz; Şamil Tayyar’dan, Mehmet Uçum’dan mı öğreneceğiz? Hayır! Geleceksiniz Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bunları konuşacaksınız. Kimlerle hangi odalarda, neleri konuştunuz bunu bu millettin meclisine anlatacaksınız.
Konuşmamın bu bölümünde, iktidarın algı oyunlarına dikkat çekmek istiyorum. Kapalı kapı siyasetine, pazarlıkvari tutumlarına verdiğimiz tepkiyi;çözüme olan bir tepki gibi lanse ediyorlar.
Bu doğru değil! Bu sadece toplumsal kutuplaşmayı körüklüyor.

Tereddütlerimiz var

İktidarın bugüne kadar ortaya koyduğu politikalar nedeniyle tereddütlerinin olduğunu belirten Arıkan, ‘Bizim çözüme, kardeşliğe dönük temennilerimiz var;
Fakat İktidarın iş tutuşundan dolayı da tereddütlerimiz var.
Bu iktidar değil miydi, her fırsatta muhalefeti,
Terörle ilişkilendiren,
Montaj videolarla meydanlarda hedef gösteren,
‘Kandil’le pazarlık’ yapıyor, ‘İmralı’dan talimat’ alıyor diye itham eden -Arkadaşlar o kadar ileri gittiler ki-; Bizim o dönem genel başkanımız; Temel Karamollaoğlu Beyefendi Cumhurbaşkanı adayıyken pasaportuna terör iltisakı şerhi konuldu. Biz kardeşliğe inanıyoruz ama işte bunlardan dolayı tereddütlerimiz var. Bu konuda son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Tarihi ortak olanların; kaderi de geleceği de ortaktır. Ya birlikte var olacağız, ya birlikte var olacağız. Şimdi kapalı kapıları açmanın, gölgeleri aydınlatmanın zamanıdır. Bu topraklarda yaşayan her etnik kökenden 86 milyon memleket evladının temsilcisi olarak biz Türkiye'nin teminatıyız. Biz, bu sorumluluk bilinciyle konuşuyor; sadece kendi ülkemizin değil, coğrafyamızın da selametini gözetiyoruz. Çünkü biliyoruz ki; bu topraklarda adalet sağlanmadan, bölgemizde barış tesis edilemez. Türkiye içeride kardeşliği, dışarıda ise vicdanı temsil edebilmelidir. Çünkü zulmün olduğu her yerde, mazlumun yanında yer almak; bizim sadece siyasi değil, insani ve tarihi bir görevimizdir.’ dedi.