TÜM YAZILARI SON GÜNCELLEME: 05 Ocak 2014 21:03
ÂRİF NİHAT ASYA VE BAYRAK
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı'nın önemli şairi, yazarı ve fikir adamı Ârif Nihat Asya (7 Şubat 1904-5 Ocak 1975); henüz yedi günlükken babasını kaybetti. Annesi evlenip Filistin'e gitti. Dedesi ile babaannesi küçük Ârif'in bakımını üstlendiler. Babaannesi ölünce; halalarının ve amcalarının yanlarında büyüdü. Zor şartlarda okuyarak kendini yetiştirdi. Öğretmenlik, idarecilik ve milletvekilliği yaptı.
İlhamını millî tarihimizden ve kültürümüzden alan şiirler yazdı. Şiirlerinde belli bir nazım şekline bağlı değildir. Vatan, millet, bayrak, aşk, sevgi, tabiat temalını işlemiş ve sosyal çarpıklıklarla alay eden nükteli şiirler de kaleme almıştır. Bununla beraber şiirlerindeki temalar çeşitlilik gösterir. Önemli simalar, tarihî yapılarımız, zaferler, günlük hayatla ilgili her şey şiirinde yer bulmuştur. Şiirlerini ince mecazlar ve telmihlerle süsler. Söyleyişi nükteli ve iğneleyicidir. Dili sanatkârane ve titiz bir şekilde kullanır.
Şiirlerinde hemen hemen her konuda yazmasına rağmen, edebî kişiliğini belirginleştiren ve ismiyle özdeşleşen “Bayrak” olmuştur. Çünkü Ârif Nihat Asya'ın şiirlerinde, millî hâkimiyetin sembolü olan bayrak, bütün anlam derinliğiyle beraber genişçe yer tutar. Özellikle; “Bayrak” ve “Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” şiirlerinde bayrağa olan sevgisini çok boyutlu olarak ifade etmiştir.
“Bir Bayrak Rüzgâr Bekliyor” başlıklı şiirinde bayrağı kişileştirerek; vatan toprağının kutsallığını, kahramanlığın değerini, şehitliğin yüceliğini ezelî ve ebedî değerlerin terkibinde yansıtmıştır. Türk askerine “meçhul asker” denemeyeceğini çünkü onların yattığı toprağın ve tuttukları bayrağın belli olduğunu, yani onların Türk askeri olduğunu hatırlatarak; kahramanlık özelliğiyle bekçi görevi yapan bayrağa şöyle seslenir:
“Şehitler tepesi boş değil,Biri var, bekliyor…Ve bir göğüs nefes almak içinRüzgâr bekliyor
Türbesi yakışmış bir kutlu tepeye,Yattığı toprak belli,Tuttuğu bayrak belli,Kim demiş Meçhul Asker diye?Destanını yapmış, kasideye kanmış...Bir el ahretten uzanmış,Edeple gelip birer birerÖpsün diye faniler.Öpelim temizse dudaklarımız...Fakat basmasın toprağınaTemiz değilse ayaklarımız.Rüzgarını kesmesin gövdeler...Sesinden yüksek çıkmasınNutuklar, kasideler!Geri gitsin alkışlar, geri...Geri gitsin ellerinYapma çiçekleri!Ona oğullardan, analardanDilekler yeter...Yazın sarı, kışın beyazÇiçekler yeter.Söyledi söyliyenler demin...Gelin süngülü yiğit, alkışlasınlar,Şimdi sen söyle, söz senin!Şehitler tepesi boş değil,Toprağını kahramanlar bekliyor...Ve bir bayrak dalgalanmak içinRüzgâr bekliyor.Destanı öksüz, sükûtu derinMeçhul Askerin...Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye;Yattığı toprak belli,Tuttuğu bayrak belli...Kim demiş Meçhul Asker diye...”
Ârif Nihat Asya'ın bayrak sevgisini en iyi ifade eden şiiri“Bayrak” şiiridir. Şiirde bayrak; “mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü; kız kardeşimin gelinliği; şehidimin son örtüsü; barışın güvercini; savaşın kartalı; yüksek yerlerde açan çiçek” benzetme ve çağrışımları ile zengin bir anlatım gücüne sahiptir. Tarihin acı ve kahramanlık olaylarını da hatırlatarak zaman-mekân ve insanımızı özel ve genel değeriyle bayrak sembolünde birleştirir:
“Ey mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü...
Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü.
Işık ışık, dalga dalga bayrağım,
Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım.
Sana benim gözümle bakmayanın
Mezarını kazacağım.
Seni selamlamadan uçan kuşun
Yuvasını bozacağım.
Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgende bana da, bana da yer ver!
Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar :
Yurda ay-yıldızının ışığı yeter.
Savaş bizi karlı dağlara götürdüğü gün
Kızıllığında ısındık :
Dağlardan çöllere düşürdüğü gün
Gölgene sığındık.
Ey şimdi süzgün, rüzgârda dalgalı;
Barışın güvercini, savaşın kartalı...
Yüksek yerlerde açan çiçeğim
Senin altında doğdum, senin dibinde öleceğim.
Tarihim, şerefim, şiirim her şeyim;
Yer yüzünde yer beğen:
Nereye dikilmek istersen,
Söyle, seni oraya dikeyim!”
Bayrağı, en coşkulu ruh haliyle ve dilin güzelliğiyle ifade eden Ârif Nihat Asya; “Bayrak” şiirinde, kuşların yuvasını bozmak ve bayrağın istediği yere dikilmesi anlayışı gerçek anlam ve çağrışımının dışında değerlendirilerek haksız eleştiriye uğramıştır. Millî ve manevî değerlerin yok sayıldığı ve horlandığı her dönemde, kişiliği ya da eserleri ile hedef yapılmıştır. Bütün saldırı ve yok saymalara rağmen canlı tuttuğu değerlerle beraber tazeliğini koruyarak varlığını sürdürmektedir.