- Haberler
- Siyaset
- Abdullah Gül'den 'İlkesiz lider' çıkışı: Kurumlar ilkesiz liderlerce çalışamaz ve itibarsız hale getirildi!
Abdullah Gül'den 'İlkesiz lider' çıkışı: Kurumlar ilkesiz liderlerce çalışamaz ve itibarsız hale getirildi!
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Marmara Grubu Vakfı tarafından 28. kez düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirvesi'nde konuştu. Gül, 'Ne yazık ki, günümüzde kurumların ilkesiz liderlerce çalışamaz ve itibarsız hale getirildiği görülmektedir' dedi. Detaylar Kayseri haber bülteninde.
Kayserili 11'nci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'den dikkat çeken açıklamalar. Gül, bu yıl 28'incisi düzenlenen Avrasya Ekonomi Zirvesi'nde konuştu. Küresel zorluklar ve barışın önemine vurgu yapan Gül, Savaşı önlemenin maliyeti savaşın kendisinden çok daha düşük' dedi. Diyalog ve ilkeli yaklaşımların savaşları önlemenin yegane formülü olduğunu dile getiren Gül, ‘Bu zirvede Nobel Ödülü sahibi Sayın Aziz Sancar gibi değerleri dinlemek büyük bir memnuniyet kaynağı olmuştur. Aziz Sancar, sadece Türk gençliği için değil, tüm Türk dünyası için bir ilham kaynağıdır. Kendisiyle birlikte diğer ödül alan kişi ve kurumları da tebrik etmek gerekir. Bilim, sanat, kültür ve spor, bir ülkeyi besleyen esas damarlar olup, ülkelerin gerçek zenginliği bu alanlardan gelmektedir. Diplomasi dilinde "soft power" olarak adlandırılan bu yumuşak güç, ülkelere itibar ve saygınlık kazandırarak, askeri gücün oluşturamadığı bir etki alanını çevrelerinde yaratır. Bu nedenle, bilim, sanat, kültür ve spor alanlarındaki başarıların ödüllendirilmesi değerli bir yaklaşımdır’ diye konuştu.
'Sistemin çöktüğü dile getiriliyor'
Uluslararası sistemin şu anda çok zorlu bir dönemden geçtiğini dile getiren Gül, 'Günümüz devlet adamlarından birçoğu, sistemin çöktüğünü açıkça dile getirmektedir. Çoklu krizler ve farklı şekillerde ortaya çıkan savaşlarla karşı karşıyayız. Eski cumhurbaşkanları olarak bizler için kriz ve savaş durumları yeni konular değildir; geçmişte Körfez Savaşı'ndan Bosna Savaşı'na, Afganistan'a askeri müdahaleden Irak'ın işgaline kadar birçok zorlu konuyla uğraştık ve önemli kararlar aldık. Soğuk Savaş'ın ardından daha barışçıl bir dünya düzeni beklenirken yaşanan bu kriz ve savaşlar, şok etkisi yaratmıştır. Ancak geçmişte sağduyunun galip geldiği barışçıl çözümlere ulaşıldığı da görülmüştür. Bugün ise benzer bir sağduyu ortamının dünyada yeterince belirgin olmaması endişe vericidir. Dünya, öngörülemeyen kırılganlıklarla yüzleşmektedir. Bir yanda Batı'yı ve Avrupa'yı derinden etkileyen Kırım'ın haksız işgali ve ardından önlenemeyen Rusya-Ukrayna Savaşı bulunmaktadır. Avrupa'daki gergin ortam, İkinci Dünya Savaşı öncesindeki tabloyu hatırlatmaktadır. Ayrıca, 40. yılı kutlanan Helsinki Nihai Senedi'nin temelini oluşturan devletlerin egemen eşitliği, sınırların dokunulmazlığı, iç işlerine karışmama, toprak bütünlüğü, insan hakları ve temel özgürlüklere saygı gibi ilkeler aşınmaktadır. Gerginlikler sadece Rusya ile Avrupa arasında değil, Avrupa'nın kendi içinde ve Transatlantik ittifakında da yaşanmaktadır' dedi.
'Sivil güvenliğini hiçe sayan bir tabloyla karşı karşıyayız'
'Diğer yandan, Ortadoğu'ya bakıldığında Filistin ve Gazze'de yaşananlar tarihe kara bir leke olarak geçmiştir. Çoğu masum çocuk ve kadın olmak üzere 50.000'i aşan, 60.000'e yaklaşan sayıda Filistinlinin sistematik olarak öldürüldüğü görülmektedir' diyen eski Cumhurbaşkanı Gül, 'İsrail hükümetinin Gazze halkına gıda başta olmak üzere insani yardımların ulaşmasını engellemesi ve bölgenin vaktiyle iki devletli çözüme kavuşturulamamış olmasından dolayı sorunun kangrene dönüşmesi dikkat çekicidir. Bu durum, sadece Ortadoğu'da değil, dünyanın birçok köşesinde radikalleşmenin ana kaynağı ve konusu olmaya devam etmektedir. Daha barışçıl bir dünyaya ilerlememiz gerekirken, savaşların ve krizlerin daha yoğun, daha acımasız ve sivillerin güvenliğini hiçe sayan bir tabloyla karşı karşıyayız' şeklinde konuştu.
‘Yegane formül; birbirini anlama, empati kurma!’
Gül, konuşmasında şu ifadeleri kullandı: Çatışmalar yalnızca silahla sahada yaşanmamaktadır. İklim krizi, orman yangınları ve su sorunları da birer savaş şeklinde karşımıza çıkmakta ve büyük yıkıcılıkları barındırmaktadır. Hibrit savaşlar, siber savaşlar ve hatta seçim öncesi ülkelerin iç meselelerine müdahale edecek kadar ileri giden eylemler savaşların başka boyutları olarak belirginleşmektedir. Son dönemde ortaya çıkan ticaret savaşlarının da sadece Amerika Birleşik Devletleri'nde değil, tüm dünyada etkisini zamanla göstereceği açıktır. Bu kadar olumsuzluk ve belirsizlikle çevrili bir ortamda hatırlanması gereken önemli bir gerçek vardır: Savaşı önlemenin maliyeti, savaşın çıkması ve sonrasında ortaya çıkan maddi, manevi ve insani maliyetten her koşulda çok daha düşüktür. Savaştan kaçınmak için siyasi iradelerin sonuna kadar kullanılması gereklidir. Çünkü savaşın maliyeti çok daha büyüktür. Bir çatışma başladığında barışa ulaşma süreci yıllar alabilir, meseleler kronik ve donmuş hale gelebilir. Savaş öncesi duruma tam anlamıyla dönülmesinin garantisi ise asla yoktur. Dolayısıyla, savaşın ve sonrasının ağır yükü daima akılda tutulmalıdır. Bugün Rusya-Ukrayna ve İsrail-Filistin savaşlarında bu gerçekler yaşanmaktadır. Barış çabaları ile savaş arasındaki maliyet dengesini iyi anlayıp buna göre politikalar geliştirmek günümüz liderlerinin sorumluluğundadır. Ülkeleri savaş ortamından uzak tutacak yegane formül; birbirini anlama, empati kurma, diyalog tesis etme ve dürüst, ilkeli, dirayetli, iyi niyetli bir yaklaşımla ortak sorunların üstesinden gelmeye çalışmaktır. Liderlerin bu formülü uygulayabilmesi için savaşın ortaya çıkaracağı acıları, yetim kalacak çocukları, dul kalacak kadınları ve diğer tüm acıları içselleştirebilmeleri gerekir. Ancak bu şekilde, savaştan kaçınmak ve barışçı, diplomatik çözüm yolları bulmak için sonuna kadar gayret sarf edebilirler. Aksi takdirde, savaş kolayca nihai çözüm olarak görülürse, yıkımlar ve acılar kaçınılmaz hale gelir.
Gül'den 'ilkesiz liderler' çıkışı!
Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi kurumlara dikkat çeken 11'inci Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘Liderler aynı zamanda toplumu eğiten kişilerdir. Dolayısıyla, onların konuşmaları ve sağlam argümanları, ülkeler içinde, bölgelerde ve dünyada barışın önemini daima hatırlatır. Barışın önemini ve savaşın yıkıcılığını bilen liderler, hem kendi halklarını hem de insanlığı bu tip felaketlerden uzak tutarlar’ dedi. Gül, 'Savaşın önlenmesi ve anlaşmazlıklar halinde dahi diyalog kapılarının açık tutulması için kurulmuş uluslararası kurumları daima güçlü ve çalışır halde tutmak büyük önem taşır. İkinci Dünya Savaşı ve Soğuk Savaş sonrası dünya düzeni, başta Birleşmiş Milletler ve AGİT gibi kurumlar aracılığıyla kurulmuştur. Bu kurumlar, savaşların en şiddetli yaşandığı dönemlerde dahi düşünülmüş, temelleri atılmış ve müzakere zeminlerinin, çıkış yollarının varlığını ortaya koymuştur. Ne yazık ki, günümüzde bu kurumların ilkesiz liderlerce çalışamaz ve itibarsız hale getirildiği görülmektedir. Savaşı nihai çözüm olarak gören liderler bu yola başvurmaktadır. Bu duruma asla müsaade edilmemelidir. Bir diğer önemli nokta ise, Avrupa'da, Amerika'da, Ortadoğu'da, Asya'da, Afrika'da, dünyanın neresinde olursa olsun haksız savaşlara yol açanların cezasız kalmaması gerekliliğidir. Haksız savaş sorumlularının cezalandırılması, sadece hakkaniyet ve adaletin yerine gelmesi açısından değil, aynı zamanda caydırıcılık açısından da hayati öneme sahiptir. Bu nedenle, özellikle Uluslararası Adalet Divanı ve Uluslararası Ceza Mahkemesi gibi kurumların güçlü ve itibarlı tutulmaları elzemdir. Bu kurumların aldığı kararların taraf ülkelerce çifte standart olmaksızın uygulanması da şarttır. Büyük filozof Kant'ın tarif ettiği daimi barış kavramı belki ütopik olabilir. Ancak şu bir gerçektir ki, barış onun gerçek kıymetini anlayabilenler tarafından tesis edilir, sürdürülebilir ve bir barış kültürü oluşturulabilir. Liderler aynı zamanda toplumu eğiten kişilerdir. Dolayısıyla, onların konuşmaları ve sağlam argümanları, ülkeler içinde, bölgelerde ve dünyada barışın önemini daima hatırlatır. Barışın önemini ve savaşın yıkıcılığını bilen liderler, hem kendi halklarını hem de insanlığı bu tip felaketlerden uzak tutarlar. Barışa şans vermek, her konuda daha az maliyetli ve daha güvenli bir yoldur. Siyasi tarihe bakıldığında, bunun örneklerinin ne kadar çok ve acı olduğu görülmektedir. Marmara Vakfı'na bu değerli zirveyi 28 yıldır düzenleyerek dostları ve farklı düşünceleri bir araya getirdiği için bir kez daha teşekkür etmek gerekir. Burada dile getirilen fikirler ve görüşler sadece zirveyle sınırlı kalmamaktadır. Marmara Vakfı bu fikirleri ve tavsiyeleri birkaç dilde kitaplaştırarak günümüz karar vericilerine ulaştırmakta ve onların da bu birikimden faydalanması ümit edilmektedir. Hepimiz adına barışın ülkelerimizde ve tüm dünyada daim olmasını diliyorum' ifadelerini kullandı.