
NEDEN VEFASIZLIK
Güler Ruhsar AKTAŞ
Sanırım vefasızlığa uğradığını düşünen bir sürü insan vardır toplum içerisinde hatta bu şiirlere , şarkılara serzenişlere sebep olmuştur.
Mevlana; Vefa nedir, bilir misin? Vefâ arkanda bıraktığını, giderken yaktığını yabana atmamandır. Vefâ; dostluğun asaletine, bir dua sonrası verilen sözlere, hayallere ihanet katmamandır. Vefâ; ötelerin sonsuz mükâfatı karşısında, cehennemi hafife almaman, ulvi güzellikleri dünyaya satmamandır” demiştir vefaya ilişkin tanımında…
Merak etmeyin size vefasını eksik edenlerin uğradıkları ilk vefasızlıkta akıllarına gelen size hissettirdikleri olacaktır. Ama ben konuya başka bir yönden bakan bir yazı kaleme alınmış tüm söylenenlerin ötesinde tespitlere yer verilmiş nedenleri açıklanmış işte Aytaç Yalman’ın insanları vefasızlığa nelerin ittiğine ilişkin tespitleri. Vefalı insanlara denk gelesiniz Ey Okur…
“Kurban psikolojisinden kurtulmadan adaletsizliğe uğramışlık duygusunun abartılması.
Üstünlük kompleksi, diğer bir ifade ile kendini fazla büyük görme anlayışıdır. Bilindiği gibi Adler tarafından ortaya atılan bireysel psikolojinin temel ilişkilerinden biri olan üstünlük kompleksi, kişinin doğuştan var olan aşağılık kompleksine dayanarak kendini diğer insanlardan daha üstün görme, yücelme karmaşası olarak izah edebilir. Bu tarz kişilerde daima üstün duruma geçme, sahip olma, kendini kahraman gibi görme davranışları gözlenebilir. Bu kompleks içindeki insanlar beklediklerini bulamayınca vefasızlaşabiliyorlar. Dışarından gelen övgüleri gereğinden fazla abartan insanlar kendi gerçekleri ile ilişkilerini kopartabiliyorlar, dolayısıyla gerçek olmadığı halde kendini üstün görmeye başlıyorlar. Kuşkusuz bu davranışın aksi yine Adler tarafından ortaya atılan, kişinin bazı yönleri ile kendini diğerlerinden aşağı durumda hissetmesi olayıdır. Bu komplekse sahip kişiler genellikle kendini ispat etme çabası içindedir. Özellikle özgüven eksikliği, saplantı bozukluğu, kültürel yozlaşma aşağılık komplekslerinin sebepleri arasında sayılabilir. Kuşkusuz bu davranış bozukluğu bastırılmış duygulardan kurtulunca vefasızlık olarak kendini göstermektedir.
Başkalarının, hakkında ne düşündüğünü fazla önemsememe, bazen insanların toplumun veya diğer insanların duygusal, sosyal veya fiziksel yaşamlarına ilgi duymadıkları, kayıtsız kaldıkları görülmüştür. Bu davranış biçiminin de vefasızlık ile sonuçlandığını gözlemlemişimdir.
Geçmiş yıllarında suçluluk ve buna bağlı utanma duygusunun etkisi altında bulunan kişiler üzerinden bu baskının kalkmasının vefasızlık davranışları ile sonuçlandığını az da olsa müşahede etmişimdir.
Kıskançlığın vefasızlık olgusunda özel bir anlamı olduğunu gözlemledim. Başkasının sahip olduğuna kendisinin de sahip olma gerekliliğini hissettiren bir duygu, karmaşık ve olumsuz bir ruh halidir. Oysa ki kıskançlık yerine hayranlık duyguları geliştirilirse kanaatimce kişi özgürleşir ve mutlu bir insan olabilir. Bunun için insanların kendini bir başkası ile kıyaslamaması gerekmektedir. Bu konuyu Nietzsche’nin anlamlı bir sözü ile kapatalım. “Öfke ve kıskançlık duygularından arınmış olacak kadar yüce değilseniz. Bari bu duyguları inkar etmeyecek kadar yüce olun.”
Hayal kırıklığının bir insanın beklentilerinin boşa çıkması halinde ortaya çıkan bir duygu olduğunu çoğu zaman gözlemledim. Aslında hayal kırıklığı, bazen pişmanlık duygusu ile karıştırılmaktadır. Kuşkusuz arasındaki fark hayal kırıklığının kişinin kendi davranışlarından ziyade kendi kontrolü dışında gelişen bir sonuçla ilgili olmasıdır ki, çoğu zaman kendi kontrolünün dışında gelişen olaylardan sorumlu tuttuğu kişi ve kurumlara karşı vefasızlık içinde olduğunu gözlemlemişimdir.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım davranış biçimlerine önyargı, düşmanlık, gücenme gibi daha birçok hususu eklemek mümkündür. Örneğin gücenme; bir insanın karşısındaki kişinin ona yaptığı veya yaptıkları yüzünden ona karşı içinde bir kırgınlık oluşması ve bununla birlikte içinde oluşan üzüntü ve kırgınlıkla karışan bir duygudur. Kabul edileceği gibi bu çarpık ruh halinin sonucu çoğu zaman vefasızlık ile sonuçlanmaktadır.”